Yazar "Elkin, Nurten" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 29
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bakım Yükünün Yaşlı Bakıma Etkileri(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Soydan, Ayşe Mücella; Elkin, Nurten; Barut, Abdullah YükselYaşlanma fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden bazı işlevlerde azalma ve kayıpların meydana geldiği geriye dönüşü olmayan kaçınılmaz ve fizyolojik bir süreçtir. Evde bakıma ihtiyaç duyan hastalar arasında yaşlılar önemli bir yer tutarlar. Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde yaşlı sayısının giderek artması beraberinde yeni sorunlar oluşturmaktadır. Yaşlılarda görülen sağlık sorunları genellikle morbitite ve mortalitesi yüksek olan hastalıklardır. Bakım yükü yaşlılara bakım veren aile bireylerinin ya da yakınlarının karşı karşıya kaldığı önemli bir sağlık sorunudur. Bakım yükü, bakım verenin olduğu kadar yaşlının da sağlığını ve yaşam kalitesini etkileyen önemli bir konudur. Yükün bilinmesi, ortaya çıkarılması ve hafifletilme çalışmaları hem bakım alan yaşlıların hem de bakım verenlerin yaşam kalitelerine çok önemli katkılar sunacaktır.Öğe Bir Aile Sağlığı Merkezine Başvuran Bireylerin Genel Sağlık Anketine Göre Ruhsal Durumlarının Değerlendirilmesi(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2017-12-30) Elkin, Nurten; Barut, Abdullah YükselAmaç: Araştırma, İstanbul’un bir ilçesinde hizmet veren aile sağlığı merkezine başvuran bireylerin ruhsal sağlık durumlarının değerlendirilmesi amacıyla planlanmış ve uygulanmıştır. Yöntem: Araştırmaya aile sağlığı merkezine herhangi bir hizmet almak amacıyla başvuran ve çalışmaya katılmayı kabul eden 163 kişi katılmıştır. Veriler, 01-31.03.2016 tarihleri arasında katılımcıların sosyodemografik özelliklerini içeren kişisel bilgi formu ve Genel Sağlık Anketi kullanılarak elde edilmiştir. Araştırma öncesinde kişilerden sözel onam alınmıştır. Verilerin analizi, SPSS paket programında tanımlayıcı istatistikler, T Testi, Tek yönlü Varyans Analizi ile yapılmıştır. Bulgular: Katılımcıların yaş ortalamasının 43,57±14,87 (Min=18 Max=88) olduğu, %69,9’ unun kadın, yarısından fazlasının %77,9’nun bekâr, %39,2’sinin ilköğretim mezunu olduğu, %59,5’inin çalışmadığı, %81,6’sının çekirdek aile yapısına sahip olduğu, %64,4’ünün gelirinin giderine eşit olduğu ve %28,2’sinin çocuk sayısının 2 olduğu saptanmıştır. Çalışmaya katılanların genel sağlık anketi puan ortalaması 4,60±3,32 (Min=0.00 Max=12.00) bulunmuş olup; yaşı, medeni durumu, anne eğitim durumu, kronik hastalık durumu, sürekli ilaç kullanma durumu, ameliyat olma durumu ve sağlık durumu algısı ile genel sağlık anketi puan ortalamaları arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0.05). Sonuç: Çalışmamızda kullanılan Genel Sağlık Anketi ile yapılacak taramaların ruhsal hastalıkların erken teşhis ve tedavisi açısından önemli olduğu göz önüne alındığında risk faktörlerinin belirlenmesinde büyük bir rol oynayacağı düşünülmektedir.Öğe Bir Aile Sağlığı Merkezine Başvuran Diabet Hastalarının Regülasyon Durumlarının Değerlendirilmesi(Afyon Kocatepe Üniversitesi, 2016-10-20) Elkin, NurtenAmaç: Çalışmamızda aile sağlığı merkezinde diabet teşhisi ile takip ve tedavi altında olan hastaların metabo-lik kontrollerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışma 01 Temmuz- 01 Ekim 2015 tarihleri arasında İstanbul ilinde hizmet veren bir aile sağlığı merkezinde yapılmıştır. Çalışmaya katılmayı kabul eden diabetli hastalarda glisemik parametreler ve eşlik eden faktörler değerlendirilmiştir. Toplam 29 soru içeren bir anket uygulanmıştır. Bu ankette; katılımcıların sosyodemografik özellikleri ve diabetle ilgili özellikleri sorgulanmıştır. Ayrıca hastaların Vücut-kitle indeksi (BKI), açlık kan şekeri (AKŞ), tokluk kan şekeri (TKŞ), hemoglobin A1c (HbA1c) değerleri kaydedilmiştir. Verilerin analizinde SPSS (Statistical Program for Social Sciences) sürüm 15.0 istatistik programı kullanılmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılanların %64,5’i kadın, yaş ortala-ması 55.64±12.05’dir. Katılımcıların %57,9’unun metabo-lik kontrolleri kötü, %20,6’ının sınırda, %21,5’i ise iyi ola-rak değerlendirilmiştir. Katılımcıların cinsiyet, yaş, eğitim durumu ve medeni durum ile metabolik kontrol durum-ları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı, gelir durumu yüksek olanların metabolik kontrollerinin daha kötü olduğu görülmüştür. Diabet eğitimi alma durumu, diyete uyma durumu, egzersiz yapma, beden kitle indek-si ve evde kan şeker ölçüm cihazı olması ile metabolik kontrol durumları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Diabet süresi 1-5 yıl olanlarda ve te-davide oral antidiabetik kullananlarda metabolik kontrol iyi bulunmuştur. Sonuç: Diabetli kişilerin regülasyon durumları genel ola-rak kötüdür. Diabetli kişilerde regülasyonu etkileyen çok sayıda faktör bulunmakta olup, hem hastaların hem de sağlık hizmeti verenlerin bu konuda daha titizlikle dav-ranmaları gerekmektedir.Öğe Bir Aile Sağlığı Merkezine Başvuran Gebelerin Anne Sütü ve Emzirmeye İlişkin Bilgi ve Tutumları(Türk Tabipleri Birliği, 2015) Elkin, Nurten; Ören, Meryem Merve; Demirel, Ayşe; Önal, A. EmelBu araştırma, gebe kadınların anne sütü ve emzirmeye ilişkin bilgi ve tutumlarını değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Çalışma 2014 yılında İstanbul ilinde bir aile sağlığı merkezinde yapılmıştır. 01.01.2014 - 28.02.2014 tarihleri arasında aile sağlığı merkezine başvuran 200 gebeye anne sütü ve emzirme ile ilişkili bir anket uygulanmış; veriler yüzde oranlar ve ki kare testiyle değerlendirilmiştir. Araştırma grubundaki gebelerden elde edilen verilere göre; gebelerin tamamı bebek için en ideal besinin anne sütü olduğunu, %97,5’i bebeğe iki yaşına kadar anne sütü verilmesi gerektiğini düşünmektedir. Gebelerin %99,5’i anne sütünün bebeği tüm mikroplara karşı koruduğunu, %94,5’i kolostrumun (ilk süt) mutlaka bebeğe verilmesi gerektiğini, %98,5’i emzirmenin anne ve bebek arasındaki sevgi bağının kurulmasında çok önemli olduğunu düşünmektedir. Yaş grupları ve daha önce canlı doğum yapma durumu ile doğum sonrası kolostrumun verilmesi düşüncesi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Sonuç olarak; gebelerin tamamının bebekleri için en ideal besinin anne sütü olduğunu düşündükleri, ancak anne sütünün gebelikten korunmada yetersiz olduğu ve anne sütünün saklanması konularında bilgi eksiği olduğu saptanmıştır. Gebelerin anne sütü ve emzirme ile ilgili bilgilendirilme ve eğitimleri sağlık personelinden alanların oranın daha da yükseltilmesi gerektiği düşünülmektedir.Öğe Bir Aile Sağlığı Merkezine Başvuran Yaşlı Bireylerde Depresyon Sıklığı ve Yaşam Doyumunun Değerlendirilmesi(Mersin Universitesi, 2016-04-25) Elkin, NurtenAmaç: Çalışmanın amacı bir aile sağlığı merkezine başvuran yaşlı bireylerdeki depresyon görülme olasılığı ile genel yaşam doyumu düzeyleri ve ilişkili faktörlerin değerlendirilmesidir. Yöntem: Çalışma 15 Aralık 2015 – 15 Ocak 2016 tarihleri arasında İstanbul ilinde hizmet veren bir aile sağlığı merkezinde yapılmıştır. Çalışmaya katılmayı kabul eden yaşlı bireylere araştırmacı tarafından hazırlanmış 25 soru içeren bir sosyo-demografik anket formu, Geriatrik Depresyon Ölçeği ve Yaşam Doyumu Ölçeği uygulanmıştır. Anketler yüz yüze görüşme tekniği ile uygulanmıştır. Verilerin analizinde SPSS (Statistical Program for Social Sciences) sürüm 15.0 istatistik programı kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel metotlar (sayı, yüzde, ortalama, standart sapma) kullanılmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılanların %62.2’i kadın, yaş ortalaması 66.32±6.43 tür. Yaşlıların depresyon puan ortalaması 12.08±8.49 olup olası depresyon tespit edilmiştir. Depresyon puan ortalamaları ile cinsiyet, medeni durumu, eğitim durumu, çocuk sayısı, kronik hastalık durumu ve sıkıntıyla baş etme durumu arasında istatistiksel olarak anlamlılık tespit edilmiştir (p<0.05). Araştırmaya katılan yaşlıların “yaşam doyumu” düşük (4.92±1.56) olarak saptanmıştır. Yaşam doyumu puan ortalamaları ile cinsiyet, medeni durumu, eğitim durumu, çocuk sayısı, kronik hastalık durumu ve sıkıntıyla baş etme durumu arasında istatistiksel olarak anlamlılık saptanmıştır. Sonuç: Araştırmaya katılan yaşlılarda olası depresyon ve düşük yaşam doyumu tespit edilmiştir. Yaşlılık zor bir dönem olmasına karşın, psikososyal desteğin sağlanması ile yaşanan sorunların en aza indirgenmesi, depresyon görülme olasılığının azaltılması ve yaşam doyumlarının artırılması sağlanabilir.Öğe Bir Aile Sağlığı Merkezine Başvurmuş Olan 18–49 Yaş Arası Kadınların Doğum Şekli Tercihleri ve İlişkili Faktörler(Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmetler Vakfı, 2016-04-30) Elkin, NurtenAmaç: Bu çalışmada bir aile sağlığı merkezine başvurmuş olan 18–49 yaş arası kadınların doğum şekli seçimi ve bunu etkileyen faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma, İstanbul’daki bir aile sağlığı merkezine başvurmuş olan, gebelik öyküsü bulunan, 18–49 yaş arası 307 kadına anket formu uygulanarak gerçekleştirilmiş olan, tanımlayıcı bir çalışmadır. Veriler SPSS (Statistical Package for the Social Sciences) 16.0 programı ile analiz edilmiştir. Bulgular: Kadınların %24,4’ü gebe olup, %91,8’i daha önce doğum yaptığını, %46,8’i doğumun Sezaryen operasyonla gerçekleştiğini belirtmiştir. Daha önce doğum yapanların %49,2’si, doğum şekline doktorunun karar verdiğini belirtmiştir. En son doğumu normal doğum olarak gerçekleşmiş olanların %54,4’ü, doğal yöntem olduğunu düşündükleri için normal doğumu tercih ettiklerini belirtmişlerdir. Sezaryen doğumların %73,1’i tıbbi endikasyon nedeniyle gerçekleştirilmiş olup, şu anda gebe olanların %81,4’ü doğum şeklini planladıklarını ve bunların da %68’i normal doğum düşündüklerini ifade etmişlerdir. Kadınların doğum şekli ile eğitim durumları, yaşadıkları yer, çalışma durumları, aylık gelirleri ve gebelikle ilgili sorun yaşamış olup olmadıkları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0.05). Doğum yapmış olan kadınların %73,4’ü doğum şekilleri hakkında bilgi almış olup bunların %61,8’i bilgiyi doktorundan aldığını belirtmiştir. Tartışma ve Sonuç: Kadının gebeliğinde doğum şekilleri hakkında bilgi edinmemiş olması, Sezaryen doğum sıklığını artıran, önlenebilir faktörlerden biridir. Bu nedenle kadınların birinci basamaktahizmet veren aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanları tarafından doğum şekilleri konusunda bilgilendirilmeleri çok önemlidir.Öğe Bir Aile Sağlığı Merkezine Evlilik Raporu İçin Başvuran Kişilerin Değerlendirilmesi(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2019-04-30) Elkin, NurtenAmaç: Evlilik, yasalara uygun olarak iki karşı cins arasındaki bir anlaşma ile aile kurmayı, bir sonraki neslin yetişmesini sağlayan en önemli ve en temel insan ilişkisi olup; çocuk sahibi olmayı ve psikolojik, biyolojik, kültürel ve sosyo-ekonomik amaçları hedefleyen bir dayanışma ve anlaşmadır. Evlilik öncesi sağlık raporu alınması Türk Medeni Kanunu’nun 136. maddesine göre zorunlu tutulmuştur. Evlilik raporu düzenlenmesi Aile Hekimliği Kanunu’nda aile hekiminin görevleri içinde yer alan bir hizmettir. Bireylerin başvurdukları aile sağlığı merkezinde aile hekimi tarafından bazı test ve muayenelere tabi tutulmaktadır. Çalışmamızda; evlilik öncesi sağlık raporu almak için aile sağlığı merkezine başvuran kişilerin ve tetkik sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmamız 01.01.2011 ile 30.12.2013 tarihleri arasında İstanbul’daki bir aile sağlığı merkezine yapılmış tüm evlilik raporu başvurularını kapsamaktadır. Retrospektif bir çalışmadır. Verilerin analizinde ortalama, standart sapma ve frekans istatistik yöntemleri kullanılmıştır. Bulgular: Başvuran 151 kişinin 69’unu kadın oluşturmaktadır. Venereal Disease Research Laboratory (VDRL), Anti Human Immuno Deficiency Virus (Anti-HIV) pozitifliğine ve akciğer grafileri değerlendirildiğinde tüberküloz enfeksiyonu bulgusuna rastlanmamıştır. Başvuranlardan 1 kişide Anti Hepatitis C Virüs (HCV), 3 kişide Anti Hepatit B yüzey antijen (HBs) pozitif iken, Hepatit B yüzey antijen (HBsAg) pozitifliği 3 kişide tespit edilmiştir. Sonuç: Çalışmamızda evlilik öncesi yapılan tetkikler değerlendirildiğinde cinsel yolla bulaşan hastalıkların yaygınlığının oldukça düşük olduğu; genetik geçişli hastalıklarla ve aile planlaması ile ilgili gerekli danışmanlığın yapıldığı sonucuna varılmış olup; bu alanda daha kapsamlı çalışmaların yapılmasının evlilik raporlarının bir prosedür olarak görülmesinden çok bu hastalıkların önlenmesi ve sağlıklı nesillerin oluşması konusunda önemli olacağı düşünülmektedir. Anahtar Sözcükler: Aile sağlığı merkezi, evlilik raporu, evlilik öncesi muayeneler, danışmanlık.Öğe Bir Vakıf Üniversitesinin Sağlık Bilimleri Yüksekokulu Öğrencilerinin Genel Yaşam Doyumu Düzeyleri ve İlişkili Faktörler(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2017-09-05) Elkin, NurtenAmaç: Bu araştırmada bir vakıf üniversitesinin Sağlık Bilimleri Yüksekokulu öğrencilerinin genel Yaşam Doyumu düzeyleri ve ilişkili faktörlerin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı tipte bir araştırmadır. Bu araştırmanın evrenini, Sağlık Bilimleri Yüksekokulu’nda 2015-2016 Eğitim Öğretim yılında öğrenim gören tüm öğrenciler oluşturmuştur (N=1200). Araştırmanın örneklemine ulaşılabilen ve araştırmayı kabul eden 503 öğrenci alınmıştır. Araştırmada Yaşam Doyumu Ölçeği (The Satisfaction with Life Scale-SWLS) ve 24 sorudan oluşan ve araştırmacı tarafından hazırlanmış olan Bilgi Formu kullanılmıştır. Öğrencilere anket uygulanmadan önce çalışmayla ilgili bilgi verilerek sözlü onamları alınmıştır. Bu araştırmanın verileri; SPSS 16.0 Windows ve Excel programları ile Yüzdelik frekans, Aritmetik ortalama, Standart sapma, T testi ve Tek yönlü Varyans (ANOVA) kullanılarak analiz edilmiştir. Verilerin normal dağılımına uygunluğu tek örneklem Kolmogorov Smirnov testi ile test edilmiş ve anlamlılık değeri 0,05’ten büyük olduğu için parametrik testler kullanılmıştır. Bulgular: Öğrencilerin yaş ortalaması 21.75±1.52 (min=17-max=28) yıl olarak bulunmuştur. Araştırmaya katılan öğrencilerin % 74.8’i kadın, % 97.8’si bekâr olup %17.5’i Sosyal Hizmet, %16.7’si Odyoloji, %16.1’i Fizyoterapi ve Rehabilitasyon, %14.9’u Hemşirelik, %14.7’si Çocuk Gelişimi, %12.5’i Beslenme ve Diyetetik, %7.6’sı Sağlık Kurumları İşletmeciliği bölümündedir. Katılımcıların bireysel özellikleri incelendiğinde; %42.7’sinin ailesinin yanında kaldığı, %84.9’unun çalışmadığı, %67.4’ünün sosyal etkinliklere katılmadığı, %50.1’inin akademik başarı algısının orta düzeyde olduğu, %52.9’unun arkadaş ilişkilerini orta olarak tanımladığı, %45.1’inin sosyal ilişkilerden nadiren memnun kaldığı bilgisine ulaşılmıştır. Katılımcıların Yaşam Doyumu Toplam Puan ortalaması 22.33±6.58 (min=5, max=35) olarak bulunmuştur. Katılımcıların Yaşam Doyumu puan ortalamalarına bakıldığında; kadınlarda, Beslenme ve Diyetetik bölümü 4.sınıf öğrencilerinde; gelir durumu iyi olanlarda; akademik başarı durumu orta olanlarda, yurtta kalanlarda, ilçede yaşamını sürdürenlerde, arkadaşlık ilişkileri iyi olanlarda, anne eğitim düzeyi ilköğretim olanlarda, baba eğitim düzeyi okuryazar olanlarda, sosyal etkinliklere katılanlarda daha yüksek bulunmuştur. Sonuç: Araştırmamızın sonucunda; Sağlık Bilimleri Yüksekokulu Öğrencilerinin genel yaşam doyumları orta düzeydedir. Çalışmada gelir durumu ile Yaşam Doyumu arasında ve arkadaşlık ilişkileri ile yaşam doyumları arasında istatistiksel olarak anlamlılık saptanmıştır.Öğe Gebelerin Prenatal Bağlanma Düzeyleri ve Bunları Etkileyen Faktörler(2015) Elkin, NurtenBu çalışmanın amacı gebelerin prenatalbağlanma düzeyleri ve bunları etkileyen etmenleribelirlemektir. Yöntem: Araştırma İstanbul İli'nde bir aile sağlığımerkezine başvuran 142 gebeyle yapıldı. Verilerintoplanmasında Bilgi Formu ve Prenatal BağlanmaEnvanteri kullanıldı. Veriler araştırmacı tarafındankarşılıklı görüşme yöntemi ile toplandı. Bulgular:Prenatal Bağlanma Envanteri puan ortalaması57,327±12,3.29 idi. Çalışan gebelerinçalışmayanlara göre, geliri giderinden fazla olangebelerin de diğer gelir durumundaki gebelere görePrenatal Bağlanma Envanteri puan ortalamaları dahayüksek bulundu. Sonuç: Gebelerin prenatal bağlanmalarını çalışmadurumu, gebelik haftası ve gelir durumu olumluyönde etkilerken, yaş, eğitim durumu, aile tipi,istemli gebelik, gebelik sayısı ve yaşayan çocuksayısının anlamlı bir etkisi olmadığı saptandıÖğe Gebelerin Stresle Başa Çıkma Tarzları ve Bunları Etkileyen Faktörler(Mersin Universitesi, 2015-11-17) Elkin, NurtenAmaç: Bu çalışma gebelerin stresle başa çıkma tarzlarını ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Bu çalışma İstanbul’da hizmet veren bir aile sağlığı merkezine başvuran 142 gebeyle yapılan tanımlayıcı tipte bir çalışmadır. Verilerin toplanmasında Bilgi Formu ve Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği kullanıldı. Veriler araştırmacı tarafından karşılıklı görüşme yöntemi ile toplandı. Bulgular: Gebelerin bireysel ve gebeliğe ilişkin özellikleri ile “Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği” alt boyut puan ortalaması arasındaki ilişki incelendiğinde; çalışanlarda kendine güvenli yaklaşım ve iyimser yaklaşım alt boyut puan ortalamaları daha yüksek bulunmuş olup istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Yaş, eğitim durumu, ekonomik durum, aile tipi, planlanmış gebelik, gebelik sayısı, gebelik haftası ve yaşayan çocuk sayısı ile“Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği” alt boyutları puan ortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Sonuç: Gebelerin çalışma durumunun stresle başa çıkmalarında etkili olduğu ve sağlık ekibi tarafından verilecek eğitimle birlikte gebelerin kaygılarının azaltılarak stresle başa çıkmalarının kolaylaşabileceği anlaşılmıştır.Öğe Hemşirelik Bölümü Kişilerarası İlişkiler ve Terapötik İletişim Dersi Öğretim Programının Değerlendirilmesi(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2019-04-30) Kavgaoğlu, Derya; Elkin, NurtenAmaç: Araştırmayla İstanbul Gelişim Üniversitesi Hemşirelik Bölümü 2017-2018 Bahar dönemi “Kişilerarası İlişkiler ve Terapötik İletişim” lisans dersinde uygulanan öğrenen merkezli öğretim programı tasarımının öğrenci görüşlerine göre değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Yöntem: Araştırma, betimsel araştırma kapsamındaki genel tarama modeliyle gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın veri toplama aracı, Kavgaoğlu ve Alcı tarafından geliştirilen “CIPP Program Değerlendirme Ölçeği”dir. Araştırmanın çalışma grubunu, 2017-2018 Bahar döneminde İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Hemşirelik lisans programında Kişilerarası İlişkiler ve Terapötik İletişim dersine devam eden 52 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmanın veri analizi SPSS v25.0 programıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın istatistiksel çözümlemeleri betimsel analiz, güvenilirlik, farklılık ve korelasyon analizleri ile yapılmıştır. Çözümlemelerde non-parametrik teknikler olan “Mann Whitney U Testi”, “Kruskal Wallis Analizi”, “Spearman’s Rho Testi” kullanılmıştır. Modelin ara değişkenlerinin aracılık etkisini belirleyebilmek için “Hiyerarşik Regresyon Analizi” yapılmıştır. Bulgular: Araştırmanın süreç ve çıktı değişkenleri arasında istatistiki olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0.05). Bağlam bağımsız değişkeninin, süreç ara değişkeni olarak çıktıyı istatistiki yönden etkilediği ve kısmi ara değişken etkisinin bulunduğu tespit edilmiştir (?=0.667 p=0.000<0.05). Bağlam-1 ve girdi düzeyleri ile cinsiyet arasında erkek öğrenciler lehine; Bağlam-1 düzeyi ile duygusal yardım beceri düzeyleri arasında duygusal yardım becerisinin orta düzey olduğunu ifade eden öğrenciler lehine anlamlı farklılıklar bulunmuştur (p<0.05). Öğrencilerin CIPP boyutlarındaki düzeyleri ile alandaki eğitimleri, akademik başarı öz değerlendirme düzeyleri ve sosyal ilişki öz değerlendirme düzeyleri arasında istatistiki olarak anlamlı bir farklılık saptanmamıştır (p>0.05). Sonuç: Araştırma sonucunda öğrenen merkezli öğretimin, programın kişisel, sosyal ve iş sonuçlarına dönük çıktıları üzerinde etkili olduğu belirlenmiştir. Süreçte uygulanan öğrenen merkezli öğretime ilişkin öğrenci görüşlerinin alandaki eğitim geçmişi, algılanan akademik ve sosyal yeterlilik değişkenlerine göre farklılaşmadan tüm boyutlarda yüksek olduğu, bununla birlikte cinsiyet ve duygusal yardım becerisine yönelik algı gibi bireysel farklılıkların öğrenme ortamının farklı yorumlanmasında etkili olduğu görülmüştür. Yüksekokul genelinde akademik başarı ve öğrenci memnuniyetinin artırılması için derslerin yetişkin öğrenme prensiplerini ve bireysel farklılıkları da dikkate alan öğrenen merkezli öğretim tasarımlarıyla planlanmasının ve terapötik iletişim derslerinin hemşirelik müfredatı içinde farklı öğretim kademelerinde genişleyerek tekrar eden spiral bir tasarımla verilmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir.Öğe İşitsel İşlemleme, Bozuklukları ve Potansiyeller(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2019-8-25) Bolulu, Ahmet; Elkin, NurtenPeriferik işitme organlarından gelen işitsel stimülüslerin, koklear nükleuslardan primer ve sekonder işitme alanlarına kadar olan işitmeyle ilgili merkez sinir sisteminde işlemlenmesine İşitsel İşlemleme denilmektedir. Bu işlemler sesin yönünü belirleme, zamansal özelliklerin çözümlenmesi, frekans, faz ve şiddet özelliklerinin çözümlenmesi, işitsel hafıza ve işitsel dikkat olarak özetlenebilir. İşitsel işlemlemenin bu basamakların herhangi bir yerinde aksamasıyla İşitsel İşlemleme Bozuklukları oluşmaktadır. İşitme sürecinin bu aşaması, başta odyologlar ve Kulak-Burun-Boğaz hekimleri olmak üzere konuyla ilgili çocuk gelişimi, pratisyen ve aile hekimleri, nöroloji, psikiyatri, psikoloji uzmanları tarafından çok tanınmamaktadır. Bu derlemenin amacı öncelikle ilgili tarafların dikkatini bu konuya çekmektirÖğe Olumlu Ergen Gelişiminde Aile İçi İletişimin Önemi(Türk Tabipleri Birliği, 2016) Elkin, Nurtenİletişim insanın anlamak ve anlaşılmak için gösterdiği çabanın bir ürünüdür ve insan için vazgeçilmez bir olgudur. Ergenlik dönemi ise fiziksel ve duygusal süreçlerin yol açtığı cinsel ve psikososyal olgunlaşma ile başlayan ve bireyin bağımsızlığını, kimlik duygusunu ve sosyal üretkenliğini kazandığı zaman sona eren bir dönemdir. Bu dönem biyolojik, psikolojik ve sosyal gelişimsel değişikliklerle karakterizedir. Yapılan çalışmalar, ergenlerin aile içi iletişimleri ile duygusal sağlıkları arasındaki ilişki olduğunu göstermekte olup, ailelere verilen "aile içi iletişim eğitimi" nin ergenlerin duygusal sağlığının geliştirilmesinde önemli bir etmen olduğu bulunmuştur. Bir ergenin sosyal, ekonomik, fizyolojik ve psikolojik açıdan gereksinimlerini karşıladığı ve gelişimini sürdürdüğü en küçük toplumsal kurum ailedir. Ailede bireyler bir etkileşim ve iletişim ağı içindedirler. Bu noktada ailenin yapısı ve aile içi iletişim ergenin gelişim sürecini etkileyen en önemli faktör olup, bu düşünceden hareketle, iletişimi, etkili iletişimi ve iletişimin özelliklerini tanımlamak, aile içi iletişimin ergenin gelişimine olan etkisini vurgulamak amaçlanmıştır.Öğe The Relationship Between Emotional Eating Behavior Awareness and Body Image of Women in Turkey During the Covid-19 Pandemic Period(Cyprus Mental Health Inst, 2023) Elkin, Nurten; Kalabas, SelinIndividuals eat food in response to their emotions. It is aimed to examine the relationship between emotional eating behaviors and body perception of women. This correlation study was conducted with 210 women in 2022-2023. The Information Form, Dutch Eating Behavior Questionnaire and The Body Image Scale were administered online through a structured questionnaire created in Google Forms. IBM SPSS v26 (R) software was used in the analysis of the data. 124 of the participants (59%) are between 18-25; 23 of them (11%) are between 26-33; 28 of them (13.3%) are between 34-41; 18 of them (8.6%) are between 42-50; and finally 17 of them (8.1%) are above 51 years old. The variables body image and emotional eating were found to be strongly correlated. It was concluded that there is a significant relationship between body image and emotional eating. It was concluded that there was no positive correlation between body image and emotional eating, negative correlation between restrictive eating and body image, and no significant correlation between external eating and body image.Öğe The Relationship of Video Game Addiction with Childhood Traumas and Emotional Dysregulation Problems(Cyprus Mental Health Institute, 2024) Elkin, Nurten; Kılınçel, OğuzhanThis study aimed to contribute to the literature on the factors causing video game addiction through examination of the relationship of video game addiction with childhood experiences and emotion dysregulation. The study population consisted of university students between 18 and 35 years of age. The data were obtained through surveys developed on Google Forms, which were sent to the smartphones of the university students, who were obtained from the university registration system and who agreed to volunteer. Participants responded to the Game Addiction Scale (GAS), the Childhood Trauma Questionnaire (CTQ), and the Difficulties in Emotion Regulation Scale (DERS). Data obtained from 269 university students were examined in the study. Looking at the correlation between the scales, a significant positive correlation was observed between malfunctions and clarity (r: 0.206) among the video game addiction subscales. In addition, success was significantly and positively correlated with total DERS (r: 0.211) and CTQ scores (r: 0.207), and economic profits had a significant positive correlation with DERS (r: 0.211) and total CTQ scores (r:0.207). In the linear regression model concerning childhood traumas and difficulties in emotional regulation constructed for video game addiction scores, sexual abuse (?: 0,731) and clarity (?: 1,019) subscale scores were observed to have positive contributions. Many types of addictions, especially video game addiction, can be prevented by preventing adverse childhood experiences, providing physical and emotional support to the child, and ensuring that emotion regulation skills are used effectively. Considering the changing characteristic of difficulties in emotional regulation among these two factors, improving the emotion regulation skills of individuals with adverse childhood experiences can reduce the addiction risk concerning video games. © 2024 The Author(s).Öğe Research on Services Requests and Utilisation Status and Satisfaction in a Family Health Center in Istanbul(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Elkin, Nurten; Önal, Ayşe Emel; Özyıldırım, Bedia; Gökçay, GülbinAim: In the family practice, the family doctor accompanied with the family health center employee renders integrated services to people registered in their department from physical, psychological and social points. The purpose of this research is to investigate the cognition, utilization, and satisfaction state of family practice services by the public of a family health center found at any district of Istanbul. Method: The research in question was done at the prefecture of Istanbul, at a family health center between the dates September 2013 and January 2014. We have applied the Cognition, Utilization and Satisfaction State of services survey (HBYMDA) developed by the researcher, we have collected data through the face-toface method and applied the Patients Evaluate General/ Family Practice (EUROPEP) survey. The total points for HBYMDA was 24. Whereas the total point for EUROPEP was 115. Results: 302 (76%) of the persons who participated in the survey were women, and 98 (24%) men. The average age of the group was 37.17±14.10 years. The average age of women was 42±13.04 and 42.57±15.85 for men. The average of the total points for HBYMDA was calculated as 11.54±5.80. The average total point of EUROPEP was 93.87±21.32. The services that persons know the most, use the most and are satisfied the most are listed respectively, as following inspection, diagnosis and therapy, injection and medical dressing services, emergency services, free laboratory services. Whereas the services that participants know the less, use the less and are satisfied the less are listed respectively as following therapy of tuberculosis through direct observation, taking measures concerning contagious disease towards people and environment, military examination, and periodic examination. Conclusion: It is determined that the group of low social-economical-cultural uses more family practice services and that situation is related to the knowing, utilization and satisfaction state of the services.Öğe Researching Student Profiles in the Department of Child Development at Istanbul Gelişim University(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2024) Erkan, Nefise Semra; Kerigan, Buse; Elkin, Nurten; Barut, Abdullah YükselAim: This research is a descriptive study aimed at determining the profile of students enrolled in the Department of Child Development within Istanbul Gelisim University's Faculty of Health Sciences. Method: The study group consists of 389 students studying in the child development departments providing education in Turkish and English. In the study, 259 students who agreed to participate in the study were included without any sample selection. Result: Research findings have shown that the majority of child development department students are satisfied with both the department and the university. They choose the child development department voluntarily and rank it among their top three choices in the university preference form. Additionally, they have positive feelings towards both the department and the university. Conclusion: As a result of the research, it was determined that the students were satisfied with their departments and the university. Personality characteristics, professional knowledge, skills, and attitudes of child development professionals directly affect the target audiences with whom they will interact. For this reason, to train qualified child development experts, it is thought that it would be beneficial to take encouraging measures for candidates who will choose the child development profession and to support existing child development experts while doing their profession and help them solve the problems they encounter.Öğe Sağlık Bilimleri Öğrencilerinin Beslenme Alışkanlıkları ve Obezite Durumu(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Çöl, Başak Gökçe; Elkin, Nurten; Yalçın, Semiha; Nizamlıoğlu, Mustafa; Barut, Abdullah Yüksel; Onur Öztürk, Hande Nur; Kurtuluş, Eda MerveAmaç: Bu çalışma Sağlık Bilimleri öğrencilerinin beslenme alışkanlıkları ve obezite durumlarının belirlenmesini amaçlamaktadır. Yöntem: Çalışmada özel bir üniversitenin sağlık bilimlerinde okuyan gönüllü 277 öğrencinin katıldığı, soru sayısı 60 olan literatür taranarak oluşturulmuş beslenme durum değerlendirme anketi uygulanmıştır. Anket sonuçları ve öğrencilerden alınan demografik verilerden boy, ağırlık, vücut yağ yüzdesi ve hesaplanan Beden Kütle İndeksi (BKİ) verileri ile tanımlayıcı istatistikten yararlanılmıştır. Anket verilerinin değerlendirilmesinde ki-kare; Mann Whitney U testlerinden yararlanılmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılan öğrencilerin %67,9’u kadın, %32,1’i erkek olup, katılımcı yaş ortalamaları 21,02±2,13 yıl olarak bulunmuştur. Çalışmada öğrencilerin %29,2’si diyet yaptığını; %78,7’si öğün atladığını beyan etmişlerdir. En sık atlanan öğünün %48,7 ile öğle öğünü olduğu (p=0,001); öğün atlama nedeninin %50,2 ile zaman olmaması olarak (p=0,001) belirlenmiştir. Öğrencilerin BKİ durumları değerlendirildiğinde normal ve hafif şişman öğrencilerin kendilerini obez olarak algılama eğilimde oldukları bulunmuştur (p=0,001). Cinsiyetten bağımsız olarak egzersiz yapma durumu (p=0,028), yemek yeme hızı (p=0,031), kendini hafif şişman görme (p<0,001) ile BKİ arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Sonuç: Yetişkinlikteki alışkanlıkların temelini oluşturan üniversite döneminde yapılan bu çalışmada öğün atlama davranışı ile egzersiz sıklığı, yemek yeme hızı arasında gruplar arası anlamlı fark bulunmuştur. Öğrencilerin normal ve hafif şişman olsalar dahi kendilerini obez olarak görmeleri beden algısını ortaya koyma açısından önemlidir.Öğe Sağlık Bilimleri Yüksekokulu Öğrencilerinde Premenstrual Sendrom Görülme Sıklığı(Adıyaman Üniversitesi, 2015) Elkin, NurtenAmaç: Üniversite öğrencilerinde premenstrual sendrom görülme sıklığını belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Yöntem: Araştırmanın örneklemini 2014-2015 eğitim öğretim yılında eğitim gören 426 üniversite öğrencisi oluşturmuştur. Veri toplama aracı olarak öğrenci bilgi formu ve Premenstrual Sendrom Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde, yüzdelik dağılım, t testi ve ANOVA analizleri kullanılmıştır. Sonuç: Araştırmaya katılan öğrencilerde Premenstrual Sendrom sıklığı %43 olarak bulunmuştur. Öğrencilerin Premenstrual Sendrom Ölçeği puan ortalaması 123.63±36.62 (Min44- Max219)dir. Premenstrual sendrom ölçeği puan ortalamalarının düzensiz adet gören ve dismenoresi olan öğrencilerde daha yüksek olduğu saptanmıştır. Aile öyküsü olanlarda da Premenstrual sendrom puan ortalaması daha yüksek bulunmuş olup, istatistiksel olarak anlamlılık tespit edilmiştir. Öğrencilerin %71’inin premenstrual dönemde iştah değişimi, %60’ının ağrı, %58’inin sinirlilik, %56’ının uyku değişimi, %54’ünün depresif duygulanım%54’ünün şişkinlik, %51’inin yorgunluk, %32’inin depresif düşünceler ve %31’inin anksiyeteyi deneyimlediği saptanmıştır. Ağrılı adet görme ve adet öncesi problemler için bir sağlık kurumuna başvuranların oranı %33.6 olarak tespit edilmiştir. Bu çalışmada öğrencilerin yarısına yakınında premenstrual sendrom tespit edilmiştir. Üniversite öğrencilerinde Premenstrual sendrom’un olumsuz etkilerini azaltmak için sağlık çalışanları öğrencilere eğitim ve danışmanlık hizmeti vermelidir.Öğe Sağlık bilimleri yüksekokulu öğrencilerinin iletişim becerileri düzeyleri ve ilişkili değişkenlerin belirlenmesi(Mersin Üniversitesi, 2016-08-10) Elkin, Nurten; Karaman, Funda; Barut, Abdullah YükselAmaç: Araştırma, Sağlık Bilimleri Yüksekokulu öğrencilerinin iletişim becerileri düzeylerini ve ilişkili değişkenleri belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Materyal ve Metot: Araştırmanın evrenini, İstanbul’da bulunan bir özel üniversitenin Sağlık Bilimleri Yüksekokulu’nda öğrenim gören 1116 öğrenci oluşturmuştur. Araştırmada örneklem seçimine gidilmeksizin çalışmaya katılmayı kabul eden 615 öğrenci çalışma kapsamına alınmıştır. Verilerin toplanmasında, Bilgi Formu ve İletişim Becerileri Ölçeği kullanılmıştır. Veriler SPSS programı ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Araştırma bulgularına göre; iletişim becerileri ölçeği puan ortalaması 156.1± 13.5 bulunmuştur. Öğrencilerin sosyodemografik özellikleri ile iletişim becerileri ölçeği ve alt boyutlarının puan ortalamaları ilişkisi değerlendirildiğinde; kadınlarda, odyoloji bölümünde okuyanlarda ve iletişim ile ilgili teorik eğitim alanlarda davranışsal alt boyutu puan ortalaması daha yüksek bulunmuştur (p< 0.05). Baba eğitim düzeyi okuryazar olan öğrencilerin iletişim becerileri ölçeği puan ortalaması daha yüksek bulunmuştur (p< 0.05). Sonuç: Araştırma sonucunda iletişim becerileri puan ortalaması orta düzeyde olduğu saptanmış olup, iletişim becerilerinin daha da geliştirilebilmesi için Sağlık Bilimleri Yüksekokulunun tüm bölümlerinde iletişim becerileri ile ilgili derslere daha fazla yer verilmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir.