İstanbul Gelişim Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi

DSpace@Gelişim, İstanbul Gelişim Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.




 

Güncel Gönderiler

Öğe
İki yaş öncesi veya sonrası cihazlanmış bilateral veya unilateral koklear implant kullanan çocukların sosyal ve akademik becerileri açısından değerlendirilmesi
(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Kan, Müslüm Can
Bu çalışmamın amacı koklear implanta sahip çocukların sosyal becerilerini, akademik yeterliliklerini ve problem davranışlarını (hırçınlık, sinir, stres vb) değerlendirmektir. Çalışmaya 52 işitme cihazı kullanıcısı çocuk; çalışma grubu adı altında katılmıştır ve çalışma grubu çocuklarının sağlıklı sınıf arkadaşlarından seçilerek kontrol grubu adı altında katılmıştır. Çalışmaya toplamda 202 kişi katılmıştır. Katılımcılar, ilkokul birinci, ikinci ve üçüncü sınıf öğrencisi koklear implant kullanıcılarından oluşmaktadır. Çalışmaya katılan her çocuğa Sosyal Beceri Derecelendirme Sistemi (SBDS) kullanılmıştır. SBDS, sosyal beceriler, akademik yeterlilik ve problem davranışları değerlendiren alt ölçeklerden oluşmaktadır. Bu ölçekler, çocuklara öğretmenler tarafından uygulanmıştır (Sucuoğlu B, Özokçu O;2005). TİFALDİ ölçeği alıcı ifade edici dil becerilerini değerlendirmek için kullanılan bir araçtır koklear implant kullanan çocuklara ise TİFALDİ uygulanmıştır. Anlamlı farkların bulunduğu Sosyal Beceri ve Problem Davranışları alt ölçekleri puanlarındaki farklar kontrol grubunun lehine olduğu belirtilmiştir. Bu durum, çalışma grubundaki çocukların, kontrol grubundaki çocuklara kıyasla daha düşük sosyal beceri ve daha fazla problem davranışı sergilediğini göstermektedir. Çalışma grubu yaşa göre ikiye ayrılmıştır. Birincisi iki yaş öncesi yani erken dönem, ikincisi ise iki yaş sonrası yani geç dönem olarak adlandırılmıştır. Bu şekilde yapılan 3'lü istatistiksel karşılaştırmalar sonucunda, geç dönemde cihazlanan grubun kontrol grubuna göre daha düşük puanlar aldığı görülmüştür. Yani, geç dönemde cihazlanan çocuklar ile kontrol grubu arasında daha belirgin farklar olduğu tespit edilmiştir. Korelasyon analizlerinde; Koklear implant kullanan bireylerde alıcı dil becerileri geliştikçe akademik başarı düzeyi de artma eğilimi gösterdiği, İfade edici dil becerilerinin gelişmesi hem sosyal etkileşimlerin daha başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesine hem de akademik alanda daha iyi performans göstermeye katkı sağladığı sonuçlarına ulaşılmıştır. SBDS alt ölçekleri arasında da anlamlı korelasyonlar bulunmuştur.
Öğe
Normal işiten ve sensörinöral tip işitme kayıplı bireylerde masseter VEMP yanıtlarının karşılaştırılması
(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Asar, İrem
Bu çalışma normal işiten bireyler ile sensörinöral işitme kaybına sahip bireylerin hava yolu 500 Hz tone burst uyaranla mVEMP testi uygulanarak EMG ölçüm parametrelerinin birbiriyle karşılaştırılması amacıyla yapıldı. Çalışma 16 kadın ve 16 erkek olmak üzere toplam 32 birey (n= 64 kulak) üzerinde yapıldı. Çalışmaya gönüllü katılan bireylere ilk önce saf ses odyometri testi uygulanarak işitmeleri değerlendirildikten sonra mVEMP testi uygulandı. mVEMP ölçümü sonrası işitme kaybı ortalaması ile P1N1 Eşiği arasında çok kuvvetli düzeyde pozitif yönlü (r=0,929) istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur (p<0,001). İşitme kaybı ortalaması ile P1 Latansı ve N1 Latansı arasında ise orta düzeyde pozitif yönlü (sırasıyla r=0,510 ve r=0,413) istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur (p<0,001). İşitme kaybı ortalaması ile P1N1 Interpeak arasında ise istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (r=-0,179 ve p<0,001). P1N1 Amplitüd bakımından grup ortalamalarının karşılaştırılması ise bağımsız iki örneklem t testi ile yapılmıştır. Normal grup ortalaması (12,23±1,23) işitme kaybı olan grup ortalamasından (33,82±1,96) istatistiksel olarak anlamlı düşük bulunmuştur (Tablo 3, p<0,001). Gruplar arasında P1 asimetri ölçümlerinde istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuş iken N1 asimetri ölçümlerinde istatistiksel olarak anlamlı fark yoktur. P1 ölçümleri bakımından normal grup ortalaması (0,9±0,42) işitme kaybı olan grup ortalamasından (0,63±0,32) istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulunmuştur (Tablo 4, p=0,049). (Bogle et al., 2013; Welgampola & Colebatch, 2005)Normal işitmeye ve normal vestibüler aktiviteye sahip bireylerin P/N1 dalgalarının en son ölçülüğü eşik ortalama şiddet değeri 83dB olarak gözlendi.Aynı grupta P1 latans değeri ortalaması 18,291ms N1 latans ortalaması 24,698ms olarak ölçüldü.Sensörinöral tip işitme kaybına sahip ancak normal vestibüler aktiviteye sahip bireylerde P1/N1 dalgalarının en son ölçüldüğü eşik ortalama şiddet değeri 98dB olarak gözlendi. Aynı grupta P1 latans değeri ortalaması 19,437ms N1 latans ortalaması 25,531ms olarak ölçüldü.Buna göre işitme kaybı olan bireylerde normal işiten bireylere göre P1N1 dalgasının görülme eşiğinin arttığı,latans değerlerininde ise anlamlı bir farkın olmadığı gözlendi.Sonuç olarak vestibülo-akustik masseter refleksin koklear patoloji varlığında normal işitmeye göre parametrelerde farklılıkların olduğu gözlenmiştir.Bu da ayrıcı tanı açısından önemli bulunmuştır.Trigeminal yolun değerlendirilmesinde, çeşitli koklear bozuklukları olan hastaların değerlendirilmesinde tanıya yardımcı bir test olarak kullanılabileceği düşünüldü.
Öğe
Kişiler arası bağımlılık ile yetişkinlerde görülen ayrılma anksiyetesi arasındaki ilişkinin incelenmesinde algılanan ebeveynlik biçimlerinin aracılık rolünün incelenmesi
(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Gülenç, Büşra
Kişiler arası bağımlılık ile yetişkinlerde görülen ayrılma anksiyetesi arasındaki ilişkide algılanan ebeveynlik biçimlerinin aracılık rolünü incelemek üzere yapılan bu çalışma, nicel araştırma yöntemiyle yürütülmüş olup korelasyonel araştırma deseni kullanılarak yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini, 18-50 yaş aralığında bulunan, 172'si kadın 79'u erkek toplam 251 yetişkin birey oluşturmaktadır. Çalışmada veri araçları olarak; Demografik Bilgi Formu, Kişiler Arası Bağımlılık Ölçeği (KBÖ), Yetişkin Ayrılma Anksiyetesi Ölçeği (YAAÖ) ve Young Ebeveynlik Ölçeği (YEÖ) kullanılmıştır. Çalışmada elde edilen verilerin tümü, "IBM SPSS Statistics 29" paket programı ile istatistiksel analize tabi tutulmuştur. Yetişkin ayrılma anksiyetesinin algılanan Kuralcı/Kalıplayıcı, Aşırı Koruyucu/Evhamlı, Kötümser/Endişeli ve Değişime Kapalı/Duyguları Bastıran ebeveynlik biçimlerini hem anne hem baba formunda pozitif yönde anlamlı olarak yordadığı tespit edilmiştir. Kişiler arası bağımlılığı pozitif yönde anlamlı olarak yordadığı tespit edilen algılanan ebeveynlik biçimleri; baba formunda Aşırı Koruyucu/Evhamlı ve Değişime Kapalı/Duyguları Bastıran ebeveynlik biçimleriyken; anne formunda yalnızca Değişime Kapalı/Duyguları Bastıran ebeveynlik biçiminin, kişiler arası bağımlılığı pozitif yönde anlamlı olarak yordadığı görülmüştür. Yetişkin ayrılma anksiyetesi ile kişiler arası bağımlılık arasındaki ilişkide aracılık rolü bulunan algılanan ebeveynlik biçimlerinin; anne formunda algılanan Değişime Kapalı/Duyguları Bastıran ebeveynlik biçimi; baba formunda ise algılanan Aşırı Koruyucu/Evhamlı ve Değişime Kapalı/Duyguları Bastıran ebeveynlik biçimleri olduğu saptanmıştır. Ayrıca, yetişkin ayrılma anksiyetesinin kişiler arası bağımlılık üzerinde pozitif yönde anlamlı doğrudan etkisi bulunmuştur. Kişiler arası bağımlılık puanları ile demografik bilgiler arasında anlamlı bir fark saptanamamışken; yetişkin ayrılma anksiyetesinde ise kadın katılımcıların yetişkin ayrılma anksiyetesi puanlarının erkek katılımcılara göre anlamlı bir şekilde daha yüksek olduğu görülmüştür.
Öğe
Portage erken eğitim programının 3-6 yaş çocuklarının gelişimleri üzerindeki etkisi
(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Turan Yurdabak, Nihal
Çocuk gelişimi, çevre ve genetik faktörlerin etkisiyle fiziksel, duygusal, bilişsel, dilsel, psikolojik ve sosyal açıdan bir bütün olarak çocukta meydana gelen değişiklikleri ifade etmektedir. Bu açıdan hayatî önem taşıyan erken çocuklukta beyin çok hızlı gelişmekte, beynin fiziksel gelişimi büyük oranda beş yaş öncesinde tamamlanmaktadır. Gelişim hızının en yüksek olduğu dönemler 2-5 yaş aralığıdır. Çocukların gelişim özellikleri her gelişim evresinde farklı hız ve dönemlerde ortaya çıkabilmektedir. Ancak genel olarak gelişim özellikleri her çocukta aynıdır. Gelişimin yönü erken müdahale programları ile değiştirilebilmektedir. İlk çocukluk yıllarında çocukların sosyal, duygusal, fiziksel, bilişsel ve dil gelişimi alanlarında aldıkları erken uyarımlar, bilinçli destek ve yardımlar, çocukların ileriki yıllarda sağlıklı, başarılı, ilgi ve merak düzeyleri yüksek, öğrenmeye karşı istekli iletişim becerileri gelişmiş, uyumlu, üretken yetişkinler olmaları için birer ön koşul olarak değerlendirilmektedir. Çocuklar bu dönemde desteklenmedikleri takdirde gelecekte telafi edilemeyecek gelişimsel yetersizliklere maruz kalabilirler. 0-6 yaş arasını kapsayan erken çocukluk döneminde, okul öncesi eğitim kurumları çocuğun gelişimini desteklerken olumsuz durumları önleyici bir rol üstlenmektedir. Erken müdahale gerektiren gelişim farklılıkları için ise çeşitli programlar uygulanmaktadır. Ancak okul öncesi eğitim kurumlarından faydalanamayan ya da sürekli eğitim alamayan çocukların sayısı azımsanmayacak ölçüdedir. Türkiye'de okul öncesi eğitim imkanından faydalanabilen çocukların oranı dünya ortalamasının altındadır. Böyle durumlarda ailenin eğitime katılımının önemi belirginleşmektedir. 1969 yılında, Amerika'daki küçük bir kasabada geliştirilmeye başlayan Portage erken eğitim (erken müdahale) modeli, okul öncesi çocukların ebeveynlerini eğitim sürecine dahil etmeyi önermektedir. Bu modelle birlikte özel eğitime ihtiyaç duyan çocukların ailelerinin katkısıyla eğitiminin kesintisiz olarak sürmesi hedeflenmiştir. Çocuğun ön görülen gelişiminin tamamlanabilmesi, kendi ihtiyacını karşılayabilmesi ya da sosyal yaşama katılabilmesi için gerekli olan uzun süreli eğitime, bu şekilde katkı sunulması istenmiştir. Yapılan araştırmalarda normal gelişim göstermeyen çocukların sergilediği kendilerine has tutum ve davranışlarının bazı sorunlara neden olduğu ve ebeveynlerin kendileri ve çocukları için eğitsel, psikolojik ve sosyal hizmet desteğine gereksinim duydukları görülmektedir. Bu kapsamda çocuklar, karşı karşıya kaldıkları bu zorluklarla baş etmek için eğitimsel desteğe gereksinim duymaktadır. Süreç, ailenin öncülüğünde yürütüldüğü için ebeveynlere yönelik bir program gözetilmektedir. Günümüzde de etkin olarak kullanılan, başarısı kanıtlanmış Portage eğitim modeli için çeşitli ölçek ve materyallere ihtiyaç duyulmaktadır. Çocukların ihtiyaçları ve ailenin kültürel durumu göz önünde bulundurularak hazırlanan, bireysel ve sosyal değişiklikleri önemseyen program ve ölçekler, modelin olmazsa olmazlarıdır. Farklı uzmanlık alanlarına sahip ekibin değerlendirme aşamaları belli kurallar çerçevesinde yürütülmektedir. Alanyazın incelendiğinde Portage Erken Eğitim Programının gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında çocukların gelişimlerine etki eden faktörlerin değerlendirildiği çeşitli araştırmaların varlığı dikkati çekmektedir. Bu araştırmaların bir bölümü erken müdahale programlarını dikkate alırken bir bölümü ise aileyi güçlendirici temellere odaklanmaktadır. Söz konusu çalışmaların büyük bir kısmı engelli çocuklarla yürütülmüştür. Portage erken eğitim modeli başlangıçta yalnız sosyo-ekonomik açıdan değil gelişim açısından da dezavantajlı çocuklar ve ailelerine uygulanmıştır. Ancak zamanla gelişim problemi olmayan çocuklara da uygulanmaya başlamıştır. Bu çalışmada Portage erken müdahale programı ölçekleri; özel gereksinimi olmayan ve sosyo-ekonomik düzeyi yüksek ailelere uygulanmıştır. Böylelikle modelin daha geniş bir alanda da başarılı olabileceği ve dünyanın çeşitli ülkelerinde uygulandığı gibi her çocuğa uygulanabileceği ortaya konmaya çalışılmıştır. Gelişim bağlamında yeri en başta gelen ailelerin belli erken müdahale programları dahilinde profesyonel eğitime katılmalarının olumlu değişiklikler yarattığı kanıtlanmıştır. Daha sağlıklı çocuk gelişimi için ailenin eğitime katılımını güçlendirmek gerekir. Özel gereksinimli çocuklar açısından bir zorunluluk olarak görülse de herhangi bir ayırım yapılmaksızın ailenin eğitime dahil olması sağlanmalıdır. Pandemi ya da doğal afet gibi izolasyon ve travma dönemlerinde zorunlu asosyal durumlar ortaya çıkabilmektedir. Bu ve benzer hallerde kazanımlarda kayıp yaşanmasına engel olunabilmeli, hedef davranışlar belirlenebilmelidir. Okul öncesi Portage Erken Eğitim Programının çocukların gelişimleri üzerindeki etkisinin ortaya konmasının gerekli ve önemli olduğu düşünülmektedir. Araştırmada elde edilen bulguların alan yazına katkı sağlayacağı beklenmektedir.
Öğe
Kadın futbolcuların zihinsel antrenman ve psikolojik beceri düzeylerinin ilişkisinin incelenmesi
(İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Yıldızoğlu, Ceylan
Bu araştırma süper lig ve 1. lig de oynayan kadın futbolcuların zihinsel antrenman ile psikolojik beceri düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığı incelemek amacı ile gerçekleştirilmiştir. Bu amaç doğrultusunda ise tarama modelinden faydalanılmıştır. Araştırma evrenini Türkiye’de bulunan profesyonel kadın futbolcular oluştururken, örneklemini süper lig ve 1. Lig kadın futbolcularından 203 katılımcıdan oluşturmaktadır. ‘Sporda Zihinsel Antrenman Envanteri (SZAE)’, ‘Sporcuların Psikolojik Becerilerini Değerlendirme Ölçeği’ ve araştırmaya katılım sağlayan kadın futbolcuların demografik bilgilerine ulaşmak için araştırmacı tarafından belirlenen sorulardan oluşan ‘Demografik Bilgiler Formu’ kullanılmıştır. Ulaşılan veriler IBM SPSS 24.0 paket programı kullanılarak analizler yapılmıştır. Verilerin normal dağılım durumlarına; normal dağılım eğrileri, çarpıklık-basıklık (skewness-kurtosis) değerleri dikkate alınarak bakılmış ve normal dağılım gösterdiği tespit edilmiştir. Buna göre Bağımsız örneklem T testi ve Oneway anova analizi uygulanmıştır. Gruplar arası farkın belirlenmesi için ise Post-hoc (LSD) analizi yapılmıştır. Ayrıca Zihinsel antrenman ile psikolojik beceri arasındaki ilişki için pearson korelasyon analizi yapılmıştır. Verilerin istatistiksel analizinde ve yorumlarda, anlamlılık düzeyi 0.05 olarak dikkate alınmıştır. Kadın futbolcuların zihinsel antrenman ile psikolojik beceri alt boyutlarından Endişelerden kurtulma arasında bir ilişkiye rastlanmazken (r=,073; p=,302),, diğer tüm alt boyutlarda Zorluklarla Baş Edebilme Yeteneği (r=,374**; p=,000), Öğrenmeye Açık Olabilme (r=,305**; p=,000), Konsantrasyon (r=,362**; p=,000), Güven ve Başarı Motivasyonu (r=,477**; p=,000), Hedef Belirleme ve Mental Hazırlık (r=,408**; p=,000), Baskı Altında İyi Performans Gösterebilme (r=,359**; p=,000), zayıf düzeyde pozitif ilişki olduğu tespit edilmiştir.