IGUSABDER Sayı 21, Aralık 2023 / IGUSABDER Issue 21, December 2023

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 42
  • Öğe
    İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi (IGUSABDER) Sayı 21, Aralık 2023
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Barut, Abdullah Yüksel
    Editörden Merhaba, Türkiye Cumhuriyeti’nin Yüzüncü Yılında çıkardığımız tüm sayılarımızın daha önce çıkanlar ile birlikte Cumhuriyetimiz temel ilkelerine uygun olmasına özen gösterdik. Mustafa Kemal Atatürk’ün 1924 yılında dile getirdiği “Efendiler! Dünyada her şey için; maddiyat için, maneviyat için, hayat için, başarı için en gerçek yol gösterici ilimdir, fendir; ilmin ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cehalettir, sapkınlıktır." söylemi bizlere gerçeğin bilimin ışığında açıklanması için güç vermiştir. Yayınlanması için çalışmalarını gönderen tüm yazarların makaleleri özenle değerlendirilerek hakem süreci tamamlandıktan sonra yayın sırası oluşturulmuştur. Bu süreçte TR Dizin kurallarına uyulmuş, Dergimizde sizlere ulaşana kadar birçok kez farklı kişiler tarafından çalışmalar yapılmıştır. İlk defa geçtiğimiz yıl “GreenMetric” sıralamasında yer alan İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ), 2023 yılında puanını 935 puan artırarak toplamda 5635 puanla dünyada 674’üncü sıraya yerleşti. 6 ölçütün dikkate alındığı toplam puanda, Türkiye sıralamasında geçen yıla göre 7 sıra atlayarak tüm üniversiteler arasında 58’inci sırada yer alırken; “GreenMetric 2023” sıralamasında vakıf üniversiteleri arasında öne çıktı. İGÜ, vakıf üniversiteleri arasında daha önce bulunduğu 37’nci sıradan 23 basamak yükselerek 14’üncü sırada yer aldı. Sürdürülebilirlik çalışmalarıyla öne çıkan İGÜ, “Enerji ve İklim Değişikliği” kategorisinde ise Türkiye’de 21’inci sırada derecelendirilerek önemli bir başarı elde etti. Cumhuriyetimizin Yüzüncü Yılını kutluyor, Ulusumuza nice yüz yıllar diliyorum. Hz. Mevlana “Birini tanımadıysan kimin ve neyin peşinde olduğuna bak! Anlarsın…” diyor. İlmin, fennin peşinde olan İGÜSABDER’in yazar, hakem, okuyucu ve Dergimiz kurullarından oluşan büyük ailesinin yeni yılını kutluyor, sevgi, sağlık ve mutluluk dolu günlerde görüşmek dileğiyle saygılarımı sunuyorum. Hoşça kalın. Dr. Öğr. Üyesi A. Yüksel BARUT Editör From the Editor Dear All, In the Centennial Year of the Republic of Türkiye, we have taken great care to ensure that all the issues we have published, along with previous ones, adhere to the fundamental principles of our Republic. The statement made by Mustafa Kemal Atatürk in 1924, "Gentlemen! For everything in the world; for materialism, for spirituality, for life, for success, the true guiding light is science; seeking guidance outside of science and knowledge is negligence, ignorance, and deviation," has empowered us to explain the truth in the light of science. The articles submitted for publication have been carefully evaluated, and after the completion of the peer-review process, the order of publication has been determined. During this process, TR Index rules were followed, and our journal went through multiple rounds of review by different individuals and teams until it reached you. Istanbul Gelişim University (IGU), which appeared in the "GreenMetric" ranking for the first time last year, increased its score by 935 points in 2023, reaching a total of 5635 points and securing 674th place worldwide. In the total score, considering the 6 criteria, Istanbul Gelişim University (IGU) moved up 7 places in the Türkiye ranking compared to the previous year, ranking 58th among all universities, while standing out among foundation universities in the "GreenMetric 2023" ranking. IGU, among foundation universities, climbed 23 steps from its previous position of 37th to reach the 14th place. IGU, distinguished by its sustainability efforts, achieved significant success by being ranked 21st in Türkiye in the "Energy and Climate Change" category. I celebrate the Centennial Year of our Republic and wish many centuries to our nation. As Hz. Mevlana says, "If you don't know someone, look at what and whom he is after! You will understand...” I extend my greetings to the new year of the large family of IGUSABDER, consisting of authors, referees, readers, and our journal's committees, who pursue knowledge and science, and I offer my respects with the wish to meet in days filled with love, health, and happiness. Sincerely yours, Assist. Professor A. Yüksel BARUT Editor
  • Öğe
    Primer Dismenore’li Bir Genç Yetişkinde Transkütanöz Auriküler Vagus Sinir Stimülasyonunun Etkileri: Bir Olgu Sunumu
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Demirer, Hüsniye Merve; Alptekin, Hasan Kerem; Erğun Keşli, Esra
    Amaç: Bu olgu sunumunun amacı Primer Dismenore’li bir genç yetişkinde transkütanöz auriküler vagus sinir stimülasyonunun ağrı, menstrüal semptomlar, depresyon ve anksiyete üzerine etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem: Olgunun, ilk menstrüal siklusunun 1. gününde, ağrı şiddeti “Visüel Analog Skala (VAS)”, ağrı eşiği “basınç algometresi”, depresyon düzeyi “Beck Depresyon Envanteri”, anksiyete düzeyi “Beck Anksiyete Envanteri”, menstrüal semptomları da “Menstrüal Belirti Ölçeği” ile değerlendirildi. Olguya menstrüal siklusun 14. gününden ikinci menstrüal siklusa kadar 10 seans vagus sinir stimülasyonu uygulandı. Uygulamalardan sonra ikinci menstrüal siklusun en ağrılı gününde olgu tekrar değerlendirildi. Bulgular: Müdahale sonrası olgunun menstrüal ağrı şiddetinde azalma, ağrı eşiği değerlerinde artma, depresyon ve anksiyete düzeylerinde azalma ve menstrüal belirtilerinin şiddetinde azalma görüldü. Sonuç: Primer Dismenore’li bireylerde vagal sinir stimülasyonu ağrı ve ilişkili belirtileri iyileştirmede etkili olabilir.
  • Öğe
    Kanser Türlerinde Diyet Posası Alımının Etkisi Nedir?
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Kuyulu Bozdoğan, Fatma Bengü; Tazeoğlu, Aybala
    Diyet lifleri kardiyovasküler hastalık, diabetes mellitus, obezite ve kanser gibi yaşamı tehdit eden kronik hastalıkların kontrolünde yararlı etkilerinden dolayı insan sağlığında potansiyel formülasyonlar olarak bilinir. Son yıllarda dünyanın dört bir yanındaki bilim insanları diyetle lif alımı ile kanser arasındaki etkileşimi değerlendirmek için büyük ilgi gösterdiler. Mevcut incelemenin ana odak noktası diyetle lif alımının önemini açıkça vurgulamaktır. Şimdi, beslenme ile lif alımının gelecek vaat eden sağlık yararlarını kanıtlamak için yeni formülasyonlar geliştirilmesi hedeflenmektedir.
  • Öğe
    Neonatal Pnömonide Hemşirelik Bakımı
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Söngüt, Semra
    Neonatal pnömoni, başta bakteriler olmak üzere çeşitli mikroorganizmaların neden olduğu, yüksek mortalite ve morbidite potansiyeli olan ciddi bir solunum yolu enfeksiyon hastalığıdır. Neonatal pnömoni, özellikle gelişmekte olan ülkeler için önemli bir sağlık sorunu olmaya devam etmekte olup, Dünyada her yıl 1 yaşından küçük 152.000-490.000 bebeğin pnömoniden öldüğü bildirilmektedir. %1-35 arasında insidansa sahip olan neonatal pnömoni, term bebekler için %1, preterm bebekler için ise %10 sıklığında görülmektedir. İnsidans; gebelik yaşı, entübasyon durumu, yenidoğan bakım düzeyi ve standardı, ırk ve sosyoekonomik duruma göre değişiklik göstermektedir. Pnömoniye bağlı ölüm oranı genellikle gebelik yaşı ve doğum ağırlığı ile ters orantılıdır. Neonatal pnömoniler başlangıç zamanına göre “Konjenital ve Erken Başlangıçlı Pnömoni” ile “Geç Başlangıçlı Pnömoni” olarak sınıflandırılmakta olup, maternal, perinatal ve mekanik ventilasyon gibi pek çok risk faktörü bulunmaktadır. Neonatal pnömonide klinik belirtiler spesifik olmayıp, semptomlar arasında çeşitli derecelerde solunum sıkıntısı, şüpheli görünen trakeal aspiratlar, öksürük, apne, unstabil vücut sıcaklığı, yetersiz beslenme, abdominal distansiyon ve letarji yer almaktadır. Bu doğrultuda pediatri hemşireleri, pnömoni tanısı bulunan yenidoğanların hemşirelik bakımında çoğunlukla destekleyici bakım uygulamakla birlikte, bebeğin solunum durumu ve oksijenasyonunu, sıvı durumunu ve sepsis riskini rutin olarak izlemesi ve değerlendirmesi gerekmektedir.
  • Öğe
    Mikrobiyal Pigmentlerin Gıdalarda Renklendirici Olarak Kullanılması
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Çakmak Sancar, Burcu; Öztürk, Muhsin; Akhan, Meryem; Ergün, Özer
    Günümüzde tüketicilerin sentetik gıda boyaları ile ilgili olumsuz düşüncelerinin yaygınlaşması doğal kaynaklardan elde edilen renklendiricilere olan talebi artırmıştır. Doğal kaynaklı renklendiriciler bitki, hayvan ve mikroorganizmalardan elde edilmektedir ve biyorenklendirici olarak ifade edilmektedir. Bunlardan mikroorganizmalardan elde edilen pigmentler, sağlık üzerine yararlı etkileri ve üretimdeki çeşitli avantajları sebebiyle tercih edilmektedir. Çeşitli mikroorganizmalar (Monascus, Flavobacterium, Bacillus, Paracoccus, Streptomyces, Penicillium, Rhodotarula, Brevibacterium vb. mikroorganizmaların çeşitli türleri) pigment üretme yeteneğine sahiptir; ?-karoten, arpink red, riboflavin, monascus pigmenti, prodigiosin ve likopen başlıca üretilen pigmentlerdir. Mikrobiyal pigmentlerin, kolay ekstrakte edilebilmeleri, üretim maliyetlerinin düşük olması, hammadde sorunu olmaması, çevre dostu olmaları gibi çeşitli avantajları mevcuttur. Bununla birlikte bazı mikrobiyal pigmentlerin suda çözünmemesi, farklı pH koşulları altında renk değişiklikleri göstermeleri, tat değişikliğine yol açmaları, daha sınırlı renk yelpazelerinin olması gibi dezavantajları da vardır. Bu derleme mikroorganizmaların gıdalarda kullanılan renk pigmentleri ile ilgili temel bilgileri sunmaktadır.
  • Öğe
    Hastalıkların Fizyopatolojisinde Eritrosit Deformabilitesinin Önemi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Köse, Fadime; Bahtiyar, Nurten; Cinemre, Fatma Behice; Aydemir, Birsen
    Eritrositler, dokular ile akciğerler arasında oksijen ve karbondioksit alışverişinde rol alan hücrelerdir. Organizmayı enfeksiyona karşı korunmasında, immün adezyonun arttırılmasında, fagositozun güçlendirilmesinde de görev alırlar. Eritrositlerin bu görevlerini yerine getirebilmesi için kanın hemodinamik özelliklerinin korunması gerekmektedir. En önemli özelliklerinden biri olan deformabilite yeteneği, kan akımına karşı direnci en aza indirmeye ve hücre şeklini değişken akış koşullarına adapte edebilmeye katkı sağlamaktadır. Eritrositlerin deformabilite yeteneği, sabit bir membran yüzey alanını korurken, hücre parçalanmasını da engellemektedir. Eritrositlerin deformabilite yeteneğinin azalması sonucu kılcal damarları tıkayarak kan akımını engellemekte ve doku oksijenlenmesini azaltmaktadır. Eritrosit deformabilitesini etkileyen çok sayıda faktör bulunmaktadır. Bazı etkilerin fizyolojik regülasyonu ile eritrosit rijiditesinin reversibl olarak değişmesi olasıdır. Egzersiz esnasında eritrosit rijiditesinde reversibl olarak bir fizyolojik mekanizma sağlanıyorken, patolojik koşulların eritrositlerde eriptoza (eritrositlerde programlanmış ölüme) yol açma olasılığı daha yüksektir. Eritrosit deformabilite yeteneğini ve eriptoz oluşumunu ortamın çeşitli fizikokimyasal özellikleri belirlemektedir. Kan dolaşımındaki çeşitli elementlerin, moleküllerin ve bazı hormon düzeylerinin eritrosit deformabilite yeteneği ve eriptoz oluşumunu etkileyebildiği ileri sürülmektedir. Ayrıca eritrosit membranının dinamik özellikleri sitoplazma içeriğinden de etkilenmektedir. Literatürü incelediğimizde, çok sayıda yapılan çalışmada çeşitli hastalıkların fizyopatolojisinde eritrositlerin deformabilite yeteneğinin azaldığı görülmektedir. Bu derlememizde, hastalıkların fizyopatolojisinde eritrosit deformabilite yeteneğinin önemini açıklamayı amaçlanmaktadır.
  • Öğe
    The Effect of Epidural Electrical Stimulation Application in Individuals with Spinal Cord Injury
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Açar, Görkem; Mutuş, Rıfat; Konakoğlu, Gülşah
    Spinal cord injury (SCI) is a significant cause of disability, affecting both children and adults worldwide. These injuries can arise from various conditions, including traumatic, vascular, tumor-related, infectionrelated, inflammatory (such as multiple sclerosis), or neurodegenerative (like motor neuron disease) origins. Among these, traumatic spinal cord injuries caused by reasons like falls and traffic accidents stand out, particularly in developed countries. Epidural electrical stimulation (EES) was initially used to inhibit chronic pain. Subsequent studies have shown its effectiveness in individuals with SCI. In research spanning from the past to the present, EES applications have been utilized for activities such as motor function improvement, sensory enhancement, bowel functions, increased sexual functionality, and regulating heart rhythms in people with SCI. However, the exact impact of EES remains inconclusive at present and is still a subject of debate.
  • Öğe
    Can Skin Aging be Reversible by Anti-Aging Treatments with Genetic Analysis?
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Yılmaz, Özlem Özge; Polat, Tolga; Tacal Aslan, Beste; Ulucan, Korkut
    Skin aging is affected by internal and external factors. The stratum corneum consists of keratinocytes, and as these mature in the epidermis, their proliferative potential gradually decreases and the skin undergoes programmed destruction. There are many single nucleotid polymorphism (SNP)s associated with skin aging. The COL1A1, MMP1, and CYP1A2 genes are responsible for collagen degradation and production. Changes in these genes affect collagen degradation and production. The MCR1 and STXBP5L genes are important for ultraviolet (UV) protection and moisturizing the skin. Due to changes in these genes, the skin cannot be well protected from UV rays, and skin aging accelerates. As free radicals in the skin increase, oxidative stress increases. The SOD2, GPX1, and GSTP1 genes play a role in protecting the body against oxidative stress. Also, coenzyme Q10 acts against oxidative stress. The change in the NQO1 gene cannot convert coenzyme Q10 to its active form, ubiquinol, which causes increased oxidative stress in the skin. Another factor that affects the aging of the skin is the aggressive immune system. The TNF-? gene influences the inflammatory responses generated by the immune system. If the TNF-? gene is not working properly, it can create an overly aggressive reaction and damage tissue. In addition, vitamin E is a powerful antioxidant, and changes in the APOA5 gene cause vitamin E deficiency. This affects the protection of the skin from UV rays. Another important vitamin for the skin is vitamin C, and the SLC23A1 gene is involved in vitamin C transport. Changes in this gene cause vitamin C deficiency and affect oxidative stress and collagen production in the skin. These polymorphisms affect the intrinsic and extrinsic factors that affect the aging of the skin. In order for individuals to prevent skin aging, these polymorphisms should be analyzed, and skin aging can be delayed with skin care products suitable for the person.
  • Öğe
    Artificial Intelligence in Clinical and Surgical Gynecology
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Polat, Gülseren; Arslan, Hatice Kübra
    Clinicians have increasingly been using artificial intelligence (AI) to make decisions and to increase their knowledge in various clinical and surgical gynecological areas. A vast amount of clinical, medical, and biological patient data is processed in fast computer networks using complex algorithms to create mathematical modeling. The development of these mathematical models gives hope of a promising future with their contribution to overcoming the difficulties encountered in the diagnosis, individualization of treatment plans and improving patient outcomes. Virtual AI in clinical gynecology uses pattern recognition to aid diagnosis, plan treatment, and predict outcomes in gynecological malignancies, assisted reproductive techniques, and urogynecology. In gynecological surgery, physical AI combines augmented reality in operations in the form of computer-aided or robotic platforms. However, AI is yet to be fully incorporated into modern medical practice to improve patient outcomes in clinical gynecology.
  • Öğe
    Can Action Observation Therapy be an Alternative to Robotic Rehabilitation to Improve Upper Extremity Functions in Stroke Patients?: A Protocol of Randomized Controlled Study
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Şenocak, Emre; Korkut, Elif; Aktürk, Adem; Yıldız Özer, Aysel
    Aim: Approximately two-thirds of stroke patients have upper extremity involvement after the disease. Traditional and innovative rehabilitation programs are needed to restore of the upper extremity motor movements. This clinical trial aims to investigate and compare treatment effects robotic rehabilitation (RR) and action observation therapy (AOT) on upper-limb motor function, independence and quality of life in subacute stroke. Method: The estimated sample of the study is 30 subacute stroke patients. Participants will be randomized into two groups (RR and AOT). All participants will receive conventional treatment for 60x3x8 minutes/day/week. In addition to conventional methods, robotic rehabilitation will be applied to the RR group, and the AOT protocol will be applied to the other group for the same duration. Assessments will be repeated at the baseline, end of the 4th and 8th weeks. Conclusion: This paper will be the first study that compares the effects of AOT and RR on upper extremity motor functions on stroke. In addition, this study will be a reference source for systematic review or metaanalysis studies that investigate the effectiveness of AOT.
  • Öğe
    Huzurevinde Yaşayan Yaşlılarda COVID-19 Pandemi Sürecinde Ölüm Kaygısı ve Yalnızlık
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Aksakal, Sadık; Kendirkıran, Gülcan
    Amaç: Bu çalışma, huzurevinde yaşayan yaşlılarda COVID-19 pandemi sürecinin ölüm kaygısı ve yalnızlık üzerine etkisini belirlemek amacı ile gerçekleştirildi. Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel desende gerçekleştirilen çalışma, Darülaceze Başkanlığı Huzurevi’nde kalmakta olan 421 kişiden 109 kadın ve 92 erkek olmak üzere toplam 201 kişinin katılımı ile tamamlandı. Çalışma süresi, 24.02.2022-15.04.2022 tarihleri arasını kapsamaktadır. Veriler; Kişisel Bilgi Formu, Yaşlılar için Yalnızlık Ölçeği (YİYÖ) ve Ölüm Kaygısı Ölçeği (ÖKÖ) ile toplandı. Verilerin değerlendirilmesinde; frekans tabloları ve tanımlayıcı istatistikler, Mann-Whitney U testi, Kruskal-Wallis H testi, Bonferroni düzeltmesi, ANOVA ve Spearman korelasyon katsayısı kullanılmıştır. Bulgular: Katılımcıların yaş ortalamasının 69,24±6,83 (yıl) olduğu, %54,2’sinin kadın, %77,1’inin bekar ve %52,2’sinin eğitim düzeyinin ilköğretim olduğu belirlendi. Katılımcıların YİYÖ alt boyutlarından “Duygusal Yalnızlık” puan ortalaması 6,67±3,08; “Sosyal Yalnızlık” puan ortalaması 4,02±3,55 ve YİYÖ-Toplam puan ortalaması 10,69±5,91; ÖKÖ için ise 7,02±3,89 bulundu. Bu çalışmada, erkeklerde yalnızlık ve duygusal yalnızlık, kadınlarda ise ölüm korkusu istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0,05). Pandemi sürecinde yalnızlık hissettiğini belirtenlerde duygusal ve sosyal yalnızlık ile ölüm korkusu, sağlığı ile ilgili olumsuz düşünceleri olan ve korku hissettiğini belirten katılımcılarda duygusal yalnızlık ve ölüm korkusu puan ortalamaları anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0,05). Katılımcılarda, duygusal yalnızlık ve sosyal yalnızlık arttıkça ölüm korkusu da artmaktadır. Sonuç: Katılımcılar, pandemi sürecinde yalnızlık ve ölüm korkusu yaşamış olup erkekler yalnızlığı daha fazla yaşarken kadınlar ölüm korkusunu daha fazla yaşamıştır. Pandemi gibi zorlu süreçlerden daha fazla etkilenen yaşlı bireylere yalnızlık ve ölüm kaygısı ile ilgili araştırmaların artırılması ve sağlık profesyonellerinin de bireylerde kaygıyı ve yalnızlık hissini azaltılmaya yönelik girişimler uygulanması önerilebilir. Yakınlarının da bu süreçte bireyleri daha fazla desteklemesi ve yalnızlık hissetmelerini engelleyici faaliyetlerde bulunması önerilebilir.
  • Öğe
    COVID-19 Pandemisi Sürecinde Eğitimcilerin Fiziksel Aktivite Düzeylerinin, Kas İskelet Sistemi Şikayetlerinin Uyku, Yaşam Kaliteleri Arasındaki İlişkinin Belirlenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Kötüz, Büşra; Aksoy, Cihan Caner
    Amaç: Bu çalışmanın amacı COVID-19 sürecinde ilk, orta ve yükseköğretim düzeyindeki eğitimcilerin kas iskelet sistemi sorunları, fiziksel aktivite düzeyleri, uyku ve yaşam kalitelerini belirlemek ve bu parametreler arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktır. Yöntem: Araştırma COVID-19 sürecinde yüz yüze, uzaktan ve dönüşümlü şekilde çalışan toplam 151 eğitimci ile gerçekleştirilmiştir. Katılımcılara Tanımlayıcı Bilgi ve Sağlık Durumu Sorgulama Formu, Uluslararası Fiziksel Aktivite Anketi (UFAA)-Kısa Form, Genişletilmiş Nordic Kas İskelet Anketi (NMQ-E), Pittsburgh Uyku Kalite İndeksi (PUKİ) ve Kısa Form-12 Sağlık Ölçeği (KF-12) çevrim içi olarak uygulanmıştır. Bulgular: Eğitimcilerin en çok ağrı hissettiği bölge sırt bölgesi, en şiddetli ağrı hissettiği bölge ise bel bölgesi olarak bulunmuştur. Uluslararası Fiziksel Aktivite Anketi sonucunda eğitimcilerimizin ortalama fiziksel aktivite düzeyleri düşük bulunmuştur. Yapılan değerlendirmeler sonucunda katılımcıların fiziksel aktivite düzeyleri ile KF-12 FK (Fiziksel Komponent) skorları arasında ve KF-12 FK ve KF-12 MK (Mental Komponent) ile uyku kalitesi arasında istatistiksel açıdan anlamlı ilişki saptanmıştır (p<0,05). Çalışmaya katılan eğitimcilerin tümünün PUKİ skoru 5’ten büyük olup uyku kaliteleri kötüdür. COVID-19 sürecinde uzaktan ve yüz yüze çalışanların PUKİ skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilmiştir (p<0,05). Yüz yüze çalışan eğitimcilerin PUKİ ve KF-12 FK skorları arasında dönüşümlü ve uzaktan çalışanlara göre istatistiksel açıdan önemli farklılık bulunmaktadır (p<0,05). Sonuç: Eğitimcilerin kas-iskelet sistemi şikayetleri omurgaya odaklanmaktadır. Bu şikayetler uyku ve yaşam kalitesini olumsuz şekilde etkilemektedir. COVID-19 pandemisi sürecinde eğitimcilerin fiziksel aktivite düzeyleri yetersizdir ve uyku kaliteleri kötüdür. Yüz yüze çalışan eğitimcilerin yaşam ve uyku kaliteleri uzaktan çalışanlardan daha yüksektir. Bu durum esnek/uzaktan çalışma sistemleri ve COVID-19 endişesi ile sokağa çıkma kısıtlamalarından kaynaklı olabilir. Bu nedenle aynı eğitimcilerin sürekli olarak uzaktan çalışmalarının engellenmesi eğitimciler açısından faydalı olabilir.
  • Öğe
    Video-Based Physical Exercise Effects on Young Adults in Social Isolation During the Coronavirus Pandemic
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Buran Çırak, Yasemin; Işıkcı, Burcu; Kardeş, Kübra; Tütüneken, Yunus Emre; Yılmaz Yelvar, Gül Deniz; İnal, Habibe Serap
    Aim: The aim of this study is to evaluate the effectiveness of video-based exercises on the physical activity levels of individuals between the ages of 18-40 in social isolation to prevent the spread of the COVID-19 pandemic. Method: 64 volunteers participated as the control and 64 study groups were divided randomly and equally into two groups, the video-based exercise group (VEG) and the control group (CG). The video-based exercise group was included in an exercise program for 20 minutes, 7 days a week for 6 weeks. The primary outcome measure was the International Physical Activity Questionnaire (Short Form) (IPAQ-SF). Secondary outcome measures were the Nottingham Health Profile (NHP), Pittsburgh Sleep Quality Index (PSQI), Beck Anxiety Inventory (BAI), Distress Tolerance Scale (DTS), sit and reach test, shoulder flexibility test, squat test, plank test, lateral bridge test (LBT), crunch test and single leg stance test (SLST). Tests were applied to the groups at the beginning and the end of the study. Results: There was a statistically significant difference in all parameters in the study group before and after the application (p<0.05). According to the intergroup comparisons, there was a statistically significant increase between the groups in IPAQ-SF, Sit and Reach Test, Push Up Test, Plank Test, LBT, and SLST Tests; there was a statistically significant decrease between the groups in DTS, BAI, PSQI, and NHP scores (except for pain and social isolation scores) (p<0.05). Conclusion: Our findings will shed light on the management of the physiotherapy and rehabilitation process by contributing to the increasing evidence in the literature on the effectiveness of video-based exercises and improving health-related multifaceted parameters in various post-pandemic situations where access to health services and preventive rehabilitation is restricted.
  • Öğe
    Comparison of Physiotherapy and Rehabilitation Department Students in Terms of Physical Activity Levels, Balance Levels and Muscle Endurance Values
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Kapan, Aysu; Özdemir, Ayşem Ecem; Sağlam Kaya, Öznur; Çağlar, Engin; Kethüdaoğlu, Mustafa Oğuz; Kaçar, Zeynep
    Aim: This study aims to compare the physical activity levels, balance levels and muscular endurance values of Physiotherapy and Rehabilitation students among grades. Thus, it will be determined to what extent students apply the knowledge they learned in the courses to their own lives. Method: For the aim of our study, balance and trunk endurance, which are physical fitness parameters related to health, and physical activity levels were examined. Snowball randomization method was used in our study. 36 students (15 male, 21 female) volunteered to participate in our study. Y Balance Test was used for dynamic balance assessment, the Flamingo Balance Test for static balance assessment, the McGill Endurance Tests for endurance assessment, and the International Physical Activity Questionnaire for physical activity levels. SPSS 24.0 program was used in statistical analysis of data and significance value was accepted as p<0.05. Results: There was no difference between groups of students included in the study in terms of age, body mass index and gender parameters (p>0.05). There was no statistically significant difference between groups in dynamic balance, static balance, all directions of endurance and physical activity levels (p>0.05). When the relationship between students' physical activity levels and balance–endurance values was examined, no significant relationship was found in any parameter (p>0.05) except for left-sided endurance (p<0.05). Conclusion: As a result of our study, it was seen that there was no difference between degrees in terms of dynamic balance, static balance, endurance and physical activity levels of Physiotherapy and Rehabilitation students. When physical activity results were examined, it was seen that there were very few students in the inactive group. Based on this, we can say that Physiotherapy and Rehabilitation students are successful in applying the knowledge they learned in lectures in their own lives. We recommend increasing the number of participants in future studies.
  • Öğe
    4-12 Yaş Kekemelik Yaşayan Öğrencilerin Sosyal Duygusal Gelişiminin Aile Görüşlerine Göre Değerlendirilmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Akdağ, Büşra; Kavgaoğlu, Derya; Tüncer, Emrah
    Amaç: Bu araştırmada, 4-12 yaş arası kekemelik yaşayan çocukların sosyal ve duygusal gelişimlerinin, aile görüşleri alınarak, farklı değişkenlerle birlikte araştırılması amaçlanmıştır. Bu değişkenler sosyal çevre faktörleri (sosyo-ekonomik düzey, kardeş sayısı, doğum sırası, özel alan, ebeveyn mesleği), ebeveynle kurulan ilişkinin niteliği (ebeveyn tutumu, ebeveynler arası ilişki, ebeveynle bireysel vakit geçirme) ve duygusal tepki değişiklikleri (heyecan, korku, kaygı, stres, panik, bir şey anlatmaya çalışma durumu) olarak belirlenmiş ve bunların sosyal duygusal gelişim üzerindeki etkileri incelenmiştir. Yöntem: Araştırmanın çalışma grubunu 4-12 yaş kekemelik yaşayan öğrencilerin aileleri oluşturmaktadır. Araştırma bu ölçütlere uygun olarak Türkiye genelinde katılıma gönüllü olan 326 aile ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından geliştirilen Aile Bilgi Formu ile Akdağ ve Kavgaoğlu tarafından geliştirilen “Kekeme Öğrencilerin Sosyal Duygusal Gelişimlerinin Ölçülmesi (KÖSDGÖ)” ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizi için SPSS 22.0 programı kullanılmış, analizler nonparametrik istatistik testlerinden Kruskal Wallis Testi ve Mann-Whitney U testi ile gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Araştırmaya katılan 326 gönüllü aileden alınan görüşlere göre 4-12 yaş kekemelik yaşayan çocukların sosyal duygusal gelişimleri sosyal çevre faktörleri açısından değerlendirildiğinde; ailenin sosyoekonomik düzeyine göre asgari gelirin üstünde geliri olan aileler (p=0,02); çocuğun doğum sırasına göre 3. çocuk olarak doğanlar (p=0,04); çocuğun kendine ait bir odası olması durumuna göre kişisel odası olan çocuklar (p=0,02) lehine farklılaşmaktadır. Çocukların sosyal duygusal gelişimleri ebeveynle kurulan ilişkinin niteliği açısından değerlendirildiğinde; sosyal duygusal gelişim otoriter ve demokratik aile tutumlarına (p=0,02) göre demokratik ebeveynler lehine; otoriteyi elinde bulundurmaya göre abi otoritesi (p=0,03) lehine; ebeveynler arası ilişkilere göre ilişkinin iyi olması durumu (p=0,00) lehine; ebeveynle bireysel olarak vakit geçirebilme durumuna göre bireysel vakit geçirebilen ebeveyn-çocuklar (p=0,00) lehine farklılaşmaktadır. Ayrıca çocukların konuşma bozukluklarındaki artış, yaşadıkları duygudurum değişiklikleri açısından değerlendirildiğinde; Bir şey anlatmaya çalışma durumu (p=0,02) lehine ve heyecanlanma, kaygı, korku, stres, sinirlenme ve panik olma gibi duygusal tepkiler (p=0,02) lehine farklılaşmaktadır. Sonuç: Araştırmada, katılımcı ebeveynlerin verdikleri yanıtlara göre kekemelik yaşayan çocukların sosyal ve duygusal gelişimlerinin orta düzeyde olduğu (SS 33,56±8,24), bu gelişimin sosyal çevre faktörlerinden, ebeveynle kurulan ilişkinin niteliğinden ve çocukların duygudurum değişikliklerinden etkilendiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu bağlamda kekemelik yaşayan çocukların sosyal hizmetin genelci yaklaşımı açısından değerlendirilmesiyle birlikte çocuklara verilecek duygu kontrol becerisi eğitimleri ve ebeveynlere verilecek güçlendirme eğitimlerinin konuşma bozukluğunda sosyal duygusal gelişime destek olacağı düşünülebilir.
  • Öğe
    Okul Öncesi Öğretmenlerinin Çocuk Sevme Durumlarına Etki Eden Değişkenlerin İncelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Şengöz Tosun, İdil; Erkan, Nefise Semra
    Amaç: Bu araştırma Tekirdağ ili Çorlu ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığına bağlı anaokullarında görev yapan okul öncesi öğretmenlerinin bazı sosyo-demografik özelliklerine göre çocuk sevme düzeylerinin incelenmesi amacıyla yapılmış ilişkisel bir çalışmadır. Yöntem: Çalışma 132 okul öncesi öğretmeni ile yürütülmüştür. Araştırmanın verileri “Barnett Çocuk Sevme Ölçeği” ve araştırmanın amacına uygun olarak hazırlanan “Sosyo-demografik Bilgi Formu” kullanılarak toplanmıştır. Araştırma sorularına betimsel istatistik yöntemi kullanılarak cevap aranmıştır. Araştırmanın bağımlı değişkeni Barnett Çocuk Sevme Ölçeği’nden alınan “çocuk sevme” puanıdır. Bağımsız değişkenleri ise öğretmenlerin yaşları, medeni durumları, çocuk sahibi olma durumları, sahip oldukları çocuk sayısı, mesleği isteyerek seçme, çalışılan kurum türü, mesleki kıdemleri ile haftalık çalışma sürelerinden oluşmaktadır. Bulgular: Öğretmenlerin uygulanan ölçeğin maddelerine ortalama olarak verdikleri cevaplar doğrultusunda aldıkları toplam puan ortalaması ve standart sapmasının (X ?=71,69, SS=4,49) olduğu gözlemlenmiştir. Ölçekten elde edilen toplam puan ortalaması 39-74 puan aralığında olduğu için çocuk sevme puanı orta düzeyde yer almaktadır. En yüksek ortalamaya sahip olan madde (X ?=6,90) “Bir çocuğu gülümsettiğim zaman mutlu olurum.” maddesi iken, en düşük ortalamaya sahip olan maddenin ise (X ?=1,02) “Çocuklar rahatsızlık vericidir.” olduğu görülmüştür. Sonuç: Araştırma sonuçlarına göre öğretmenlerin yaşları, görev yaptıkları kurum türü, mesleki kıdemleri ve haftalık çalışma saatlerine göre çocuk sevme düzeylerinde farklılık bulunmazken, evli, çocuğu olan ve mesleğini isteyerek seçen öğretmenlerin çocuk sevme puanları daha yüksek olduğu bulunmuştur.
  • Öğe
    Evaluation of University Students' Attitudes Towards Individuals Living with HIV/AIDS
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Kıskaç, Neşe
    Aim: The purpose of this study was to ascertain how college students felt about people who were HIV/AIDS positive. Method: The study is cross-sectional and descriptive in nature. The data of the study were collected from 367 university students through an online questionnaire. The Attitudes Towards Individuals Living with Human Immunodeficiency Virus/Acquired Immunodeficiency Syndrome (HIV/AIDS) Scale for University Students and the participants' personal data identification form were utilized as data collection instruments. The statistical program IBM SPSS 26.0 was utilized to analyze the data. Results: It was discovered that the participants' mean age was 21.60±2.50, with 77.1% of them being female and 39.2% belonging to the senior category. The middle level scale had a mean overall score of 58.28±11.72. Gender and the overall Attitudes Toward Individuals Living with HIV/AIDS Scale score showed a significant correlation (p<0.05). It was discovered that women exhibited more empathy and had more favorable views toward those who were HIV/AIDS positive. Grade level and the sub-dimensions of acceptance, relationship, and empathy on the Attitudes Towards Individuals Living with HIV/AIDS Scale were found to be significantly correlated (p<0.05) when the association between the two variables was evaluated. Conclusion: In conclusion, sexually transmitted illnesses should be taught to university students who fall into the high-risk category for HIV/AIDS. Higher knowledge level university students will also have positive attitudes toward those living with HIV/AIDS. Nurses have a great role in informing and educating these individuals. Nurses should make interventions especially for adolescents with the role of educator and counselor. In addition, courses on infectious diseases and sexually transmitted diseases should be included in the curriculum of university students.
  • Öğe
    45-60 Yaş Arası Kadınlarda Menopoz Semptomları ve Menopoz Tutumu İle Yaşam Doyumunun İncelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Yaşar, Öznur; Yeyğel, Çiler
    Amaç: Araştırmada 45-60 yaş arası kadınların, menopoz semptomları, menopoz tutumları ile yaşam doyumunun belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırma tanımlayıcı tipte bir çalışma olup, Mart 2021 ve Ağustos 2022 tarihleri arasında Türkiye’de yaşayan 45-60 yaş arası kadınlar ile yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemini 45-60 yaş arasında araştırmaya katılmayı kabul eden 297 katılımcı oluşturmuştur. Veriler araştırmacılar tarafından geliştirilen birey tanıtım formu, Menopoz Semptomları Değerlendirme Ölçeği, Menopoza İlişkin Tutum Ölçeği, Yaşam Doyumu Ölçeği kullanılarak çevrim içi anket yöntemi ile toplanmıştır. Veriler SPSS 22 programı ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Araştırmada kadınların yaş ortalaması 52,74±4,04 yıl, menopoz yaş ortalaması 48,12±4,12 yıl idi. Araştırmada menopoz semptomları ölçeğinden alınan puan ortalaması 15,72±9,86; menopoza ilişkin tutum ölçeği puan ortalaması 46,04±14,46; yaşam doyumu ölçeği puan ortalaması 15,66±5,55 olarak bulunmuştur. Menopoz semptomları değerlendirme ölçeği ile menopoza yönelik tutum ölçeği arasında negatif, orta düzeyde (r=-0,043; p<0,01), menopoz semptomları değerlendirme ölçeği ile yaşam doyumu ölçeği arasında negatif, zayıf düzeyde (r=-0,12; p<0,05) korelasyon vardır. Araştırmada sıcak basması terleme en yüksek oranda (%19,9) şiddetli yaşanan semptom olarak bildirilmiştir. Sonuç: Araştırmada kadınların menopoz döneminde çeşitli semptomlar yaşadığı, bu semptomların yaşam doyumu ve menopoz tutumu ile ilişkili olduğu belirlenmiştir. Yapılacak olan girişimlerle menopoz tutumunun iyileştirilerek semptomların azaltılabileceği, yaşam doyumun da artırılabileceği düşünülmüştür.
  • Öğe
    Ebeveynlerin Cinsel İletişim Becerileri ile Toplumsal Cinsiyet Adaleti Arasındaki İlişkinin İncelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Yalın, Ayşen; Alabay, Erhan
    Amaç: Bu araştırmada, 3-15 yaşları arasında çocuğu olan anne ve babaların, çocuklarıyla cinsel iletişim becerileri ile toplumsal cinsiyet adaleti kavramları arasındaki ilişki incelenmiştir. Yöntem: Araştırmada nicel araştırma yöntemlerinden olan ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Örnekleme yöntemi olarak, kartopu örnekleme kullanılan araştırmanın çalışma grubunu, İstanbul ilinde ikamet etmekte olan 3-15 yaşları arasında çocuğu bulunan 181 anne ve babalar oluşturmaktadır. Bulgular: Araştırma sonuçlarına göre, ebeveynlerin öğrenim düzeyleri, çalışma durumları, meslekleri, sahip oldukları çocuk sayısı ve çocuklarının cinsiyetleri ile çocuklarıyla cinsel iletişim becerileri arasında anlamlı ilişki olduğu bulunmuştur. Bununla birlikte aile birliktelik durumu, meslekleri, sahip oldukları çocuk sayısı ile toplumsal cinsiyet adaleti kavramları arasında anlamlı ilişki bulunduğu belirlenmiştir. Ebeveynlerin çocuklarıyla cinsel iletişim beceri düzeyleri ile toplumsal cinsiyet adaleti kavramları arasında pozitif yönde anlamlı ilişki tespit edilmiştir. Sonuç: Ebeveynlerin toplumsal cinsiyet adaleti kavramlarının, çocukları ile olan cinsel iletişim becerileri üzerinde yordayıcı etkisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    18-65 Yaş Aralığındaki Kadınların Tamamlayıcı-Alternatif Tedavileri Kullanım Durumları, Tutumları ve Etkileyen Faktörler
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Öztürk Özen, Derya; Demirci, Canan
    Amaç: Kadınlarda tamamlayıcı-alternatif tedavi (TAT) kullanım durumları, tutumları ve etkileyen faktörlerin belirlenmesidir. Yöntem: Çalışmanın örneklemi 18-65 yaş arası toplam 582 kadın katılımcıdan oluşmaktadır. Kesitsel tipte tasarlanan çalışmanın verileri Ekim-Aralık 2022 tarihleri arasında çevrimiçi platformlar aracılığıyla toplanmıştır. Verilerin toplanmasında “Birey tanıtıcı özellikler formu” ve “Bütüncül tamamlayıcı ve alternatif tıp tutumu ölçeği (BTAT)” kullanılmıştır. Araştırma verileri, IBM SPSS 23.0 paket programı kullanılarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Çalışmaya katılan kadınların yaş ortalaması 41,91±10,66 yıldır. Çalışmada kadınların yarısından fazlasının lisans ve üstü eğitim düzeyine sahip olduğu (%52,9) ve çalışıyor oldukları (%52,6) saptanmıştır. Kadınların en sık bitkisel ürünleri (%25,9) tercih ettikleri görülmüştür. Kadınların TAT kullanma nedenleri ise %17,9 doğal olduğuna inanma, %14,3 kilo vermedir. Kadınların %60’ı arkadaşları aracılığıyla bilgi edindiğini aktarmıştır. Kadınların BTAT ölçek puan ortalaması 33,19±6,22’dir. Eğitim durumu, çalışma durumu ve TAT kullanma durumu TAT’a yönelik tutumu olumlu olarak artırırken (p<0,05); kadınların BTAT puanları ile yaş, medeni durum, kronik hastalık varlığı ve reçeteli ilaç kullanma durumları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p>0,05). Sonuç: Çalışmada, kadınların TAT’a yönelik olumlu tutum sergilediği, her dört kadından birinin, bitkisel ürünler başta olmak üzere, en az bir TAT yöntemi kullandığı ve kadınların temel bilgi kaynaklarının arkadaşları olduğu bulunmuştur. TAT’ın yaygın kullanımına rağmen; TAT yöntemleri ile ilgili belirsizliklerin bulunması önemli bir durumdur. Bu kapsamda, sağlık personelinin TAT uygulamalarının etki ve olası yan etkileri konusunda bilgi sahibi olmaları, TAT’ı içeren bakım demetlerinin veya protokollerinin oluşturulmasında öncülük etmeleri önerilmektedir.