IGUSABDER Sayı 19, Nisan 2023 / IGUSABDER Issue 19, April 2023

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 28
  • Öğe
    The Effect of the Physiotherapy Program in Autosomal Recessive Spastic Ataxia of Charlevoix Saguenay (ARSACS): A Case Report
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Karabacak, Neslihan; Sarı, Zübeyir
    Autosomal recessive spastic ataxia of Charlevoix Saguenay (ARSACS) is a rare neurodegenerative disease caused by a gene mutation. Cerebellar, pyramidal, and neuropathic symptoms have appeared in this disease. The patient participated in a two-week rehabilitation program for six weeks, which included strengthening, balance, proprioception exercises, and virtual reality games. Researchers performed an upper extremity coordination test, lower extremity endurance test, and balance test before- after treatment. Improvements in all measurements were observed and recorded.
  • Öğe
    Physiotherapy and Rehabilitation in Fahr’s Disease: A Case Report
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Tuncer, Deniz; Çınar, Betül; Hanağası, Haşmet Ayhan
    Fahr's disease is a rare neurodegenerative disorder characterized by symmetrical and bilateral calcification of the basal ganglia. The purpose of this case report is to evaluate the effects of physiotherapy and rehabilitation program on a patient with Fahr's disease. Biodex Balance System®, Functional Reach Test, Six Minute Walk Test, Short Form 36, Beck Depression Inventory, Barthel Index, and bilateral ankle goniometric measurements were assessed prior to and after completion of the 12-week physiotherapy program. The improvement was observed in static and dynamic balance scores, functional capacity, healthrelated quality of life, performance in activities of daily living, and depressive symptoms. Physiotherapy may be recommended in patients with Fahr's disease to increase the quality of life by maximizing functional capability and preventing or minimising secondary complications. The long-term effects of physiotherapy should be investigated in more depth in the future.
  • Öğe
    Multiple and Bilateral Mature Cystic Teratoma: A Rare Case Report
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Ağar, Eser
    Mature teratomas, also known as dermoid cysts, are the most commonly occurring benign ovarian tumors in young and middle-aged women. Bilateral occurrence of mature teratomas is observed in 10% of cases. The incidence rate of mature teratomas is equal in both the right and left ovaries, and malignant transformation is observed in 1-3% of cases. At sonographic examination, mature cystic teratomas appear as cystic, solid, or heterogeneous masses containing areas of fat and calcification. Macroscopically, areas of fat are observed in 90% of cases, while areas of calcification are observed in 50% of them. In our presented case, a 28-year-old virgin female patient complained of pain in both adnexal regions, and tumor markers were found to be normal. During imaging, a complex mass measuring 65x47 mm was observed in the adjacent right ovarian parenchyma, and a complex mass measuring 44x41 mm was observed in the adjacent left ovarian parenchyma. However, during surgery, it was discovered that there were two additional teratomas adjacent to the cyst. Given that the presence of both bilateral and multiple mature teratomas is rare, decided to present this case.
  • Öğe
    Fiziksel Engellilik Vücut Bileşimini Saptamada Engel mi?
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Sukan Karaçağıl, Betül; Köksal, Eda
    Dünyada bir milyardan fazla insanın engeli olduğu tahmin edilmektedir. Bu sayı dünya nüfusunun %15’ine karşılık gelmekte olup kronik hastalıklar ve nüfusun yaşlanması nedeniyle engelli kişilerin sayısı giderek artmaktadır. Engelli olarak doğan veya sonradan engelli olan bireyler genellikle beslenmeyle ilgili önemli sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Diğer taraftan, engelin türüne göre vücut bileşiminin saptanması çeşitli zorluklar barındırmaktadır. Bu nedenle engelli bireylerde beslenme durumunun saptanması için vücut bileşiminin belirlenmesinde güvenilir ölçütlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu derleme, bazı engellilik durumlarında (ampütasyon, serebral palsi, Down sendromu ve Turner sendromu) vücut bileşiminin belirlenmesinde kullanılan antropometrik ölçümleri mevcut referanslar ile tartışarak alana katkı sağlamayı, diyetisyen ve klinisyenlere bir kaynak sunmayı amaçlamaktadır.
  • Öğe
    Enstrüman Destekli Kayropraktik Spinal Manipülasyon Uygulaması: Literatür Tarama
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Pehlivanoğlu, Berkay Eren
    Kayropraktik uygulamalar, kayropraktik mesleği kurulduğundan beri özellikle omurga üzerine odaklanarak gerçekleştirilen manipülatif uygulamalardan temel alır. Zaman içerisinde pek çok farklı tekniğin gelişerek meslek içerisinde ayrı kollar oluşturması mesleğin sürekli dinamik kalarak kendini yenilemesi zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Bununla birlikte uygulamaların hemen hepsi belli başlı teknikler etrafında gerçekleştirilmektedir. Ancak aynı şekilde hemen hemen tüm tekniklerin uygulanması esnasında klinisyenin deneyimi ve mesleki becerisi ana rol üstlenmektedir. Bu da uygulamaların başarı oranı ve standardizasyon hakkında bazı soruları akıllara getirmektedir. İşte bu noktada kayropraktik uygulamaların belirli standartlarda gerçekleştirilebilmesi adına bazı cihazların geliştirilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Enstrüman Destekli Kayropraktik Spinal Manipülasyon Uygulamalarının odak noktası; belirli bir hızda ve belirli bir kuvvette vuruşu standart hale getiren cihazların klinisyenin deneyim ve becerisine olan ihtiyacı azaltarak hastaya uygulama yapılabilmesini olası hale getirmektir. Uygulama esnasında ortaya çıkabilecek komplikasyonların da standardizasyonun sağlanması ile elimine edilebileceği düşüncesi klinisyenler arasında yaygın olarak hâkimdir. Farklı markalar tarafından bu ana fikir etrafında üretilen cihazlar şuan hali hazırda satışa sunulmuş durumdadır. Tüm bu cihazların farklılıkları olsa da hepsi yukarıda bahsedilen amaç etrafında üretilerek klinisyenlere sunulmaktadır. Bahsedilen cihazların tümü başlık kısmında belirli bir salınım aralığı olan ve içerisindeki çeşitli enerji depolamaya yarayan mekanizmaların depoladıkları enerjiyi başlıkta hareket enerjisine dönüştüren kontrollü sistemlerden oluşmaktadır. Bu sistemlerde bir yayın sıkıştırılması, elektromanyetik enerjinin depolanarak aniden serbest bırakılması veya benzer mekanizmaların kullanıldığı sistemler yüksek hızlı düşük şiddetli kontrollü vuruşlar gerçekleştirebilmektedir. Bu da uygulayıcının belirli bir doğrultuda daha önceden belirlediği bir kuvveti omurga üzerine uygulamasına olanak tanımaktadır. Bu derlemenin ana amacı; Enstrüman Destekli Kayropraktik Spinal Manipülasyon Uygulamaları hakkında klinisyenlere bilgi vererek çok bilinmeyen omurga manipülasyon tekniklerinden birine ışık tutmaktır
  • Öğe
    Ağrı ve Bellek
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Bilsel, Beyza Aslı; Durusoy, Ebru; Mutuş, Rıfat
    Ağrıya bağlı olası psikolojik ve bilişsel bozuklukların insan üzerinde etkileri olduğu giderek daha fazla kabul görmektedir. Ağrı, duyusal/ayırt edici bir uyarıdır ve organizmanın tehlikeden korunma, iyileşme vb. için gerekli eylemleri teşvik edebilmektedir. Aynı zamanda motivasyonel ve duygusal bileşenleri de olan çok boyutlu bir uyarandır. Zararlı bir uyarana verilen yanıtta öğrenme deneyimi sağlayan bilişsel/değerlendirme boyutu yer alır. Öğrenilen ağrı deneyimleri, gelecekteki ağrı deneyimlerinin algılanmasını da etkileyebilmektedir. Ağrı yolları bilişsel, duygusal ve davranışsal etkileri olan kompleks bir duyusal sistemi temsil eder. Yaygın nörotransmitterler ve nöral plastisitenin benzer mekanizmaları (örneğin, merkezi sensitizasyon, uzun süreli güçlenme (long term potentiation (LTP)), kronik ağrı ve hafıza arasında mekanik bir örtüşme olduğunu düşündürür. Bu anatomik ve mekanik bağıntılar, kronik ağrı ve hafızanın çeşitli seviyelerde yakından etkileşime girdiğini gösterir. Nörogörüntüleme çalışmaları, beyin aktivitesinin uzaysalzamansal yeniden düzenlenmesinin, ağrının temsilinin yavaş yavaş duyusal yapılardan duygusal ve limbik yapılara kaydığı kronik ağrıya geçişe eşlik ettiğini ileri sürmektedir. Ayrıca bu çalışmalar ağrıya ilişkin psikolojik ve sosyal faktörlerin, bireyin sağlığını, bilişsel durumunu etkilediğini de göstermektedir. Çok boyutlu bir deneyim olan ağrının temel sinirbilim süreçlerinin yanı sıra psikososyal faktörlerinin de incelenerek ağrıya dair biyopsikososyal değerlendirme ve tedavi yöntemlerinin uygulanması ve araştırılması önem arz etmektedir. Bu derlemede bellek süreçleri ile ilişkili olarak ağrıya dair genel bir bakış açısı oluşturmak hedeflenmiştir.
  • Öğe
    Metaverse Evreninde Sağlık Hizmetleri
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Başol, Şeymanur; Akman Dömbekci, Hilal; Öztürk, Yunus Emre
    Metaverse, kısaca yeni nesil internet, açık ve tipik değişim olarak ifade edilmektedir. Bu değişim Metaverse kullanıcılarının, sanal gerçeklik ve arttırılmış gerçeklik sağlamak için kafaya yerleştirilen cihaz aracılığıyla, sürükleyici ve etkileyici bir kazanım ile sanal dünyada bulunmalarını, farklı yerleri gezip görebilmelerini, çalışmalarını ve sosyalleşmelerine olanak sağlamaktadır. Gün geçtikçe popülerliğini arttıran Metaverse kavramının pek çok alana etki edeceği düşünülmektedir. Etkilemesi muhtemel alanlardan birisi de sağlık sektörüdür. Sağlık hizmetlerine yeni bir boyut kazandıracağı düşünülen kavram incelenmeye değer görülmüştür. Bu çalışmanın amacı, Metaverse evreninde sağlığın ve sağlık hizmetlerinin ne durumda olduğunun ya da olacağının tartışılmasıdır. Ayrıca meteverse’ün sağlık alanında muhtemel konuların ele alınmasıdır. Çalışma derleme niteliği taşımaktadır. Bu nitelikle çalışmada öncelikle Metaverse kavramından ve Metaverse’ün tarihçesinden söz edilmiştir. Daha sonra Metaverse ekosistemi ve barındırdığı teknolojilere, Metaverse’ün katmanlarına, özelliklerine ve diğer alanlarla olan ilişkisine yer verilmiştir. Son olarak Metaverse’ün sağlık alanı ile olan şimdiki ve gelecekteki ilişkisi tartışılmıştır. Metaverse ilişkin akademik araştırmalara bakıldığında sağlık hizmetlerinde verimliliğin artacağı, iş yükünün, maliyetin ve zaman kaybının azalacağı tahmin edilmektedir. Metaverse ile ilgili yapılan çalışmalar, Metaverse’ün tedavi, eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerine olumlu etkilerinin olduğunu göstermiştir. Sonuç olarak sanal gerçekliğin sağlık alanında motive edici ve faydalı olduğu ifade edilebilir. Metaverse evreninde sağlık hizmetlerinin önemi bir konuma sahip olduğu, alandaki gelişimin sağlık sektörüne çeşitli olanaklar sunduğu görülmüştür. Ayrıca, bu olanakların yakın gelecekte daha da artacağı düşünülmektedir.
  • Öğe
    The Effect of Home Quarantine and Social Isolation on Physical Activity Level, and Its Effects on Anxiety and Depression in University Students in COVID-19 Pandemic: A Cross-Sectional Study
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Karaağaç, Ali; Yılmaz, Hüsniye Merve
    Aim: The aim of this study was to investigate the effects of a lack of physical activity (PA) due to long-term home isolation, on individuals' depression and anxiety levels and the relationship between these factors. Method: 327 young adult university students were included in this study. The short form of the International Physical Activity Questionnaire was used to determine PA levels, the Beck Depression Inventory was used for depression levels, and the Beck Anxiety Inventory was used for anxiety levels of individuals. Results: It was determined that 60.2% of the students had an inadequate FA level, 67.7% of the students experienced mild to severe depression, and 25% of the students experienced moderate to severe anxiety. Also, it was observed that the frequency of depression was higher in participants with an insufficient PA level, and this difference was statistically significant (p<0.05). The number of participants with insufficient PA at all anxiety levels was higher than that of those with sufficient PA. Conclusion: Due to the COVID-19 pandemic, individuals' FA levels decreased significantly and this decrease was significantly associated with an increase in individuals' depression levels. During COVID-19 pandemic process, lifestyle changes occurred in individuals, a more sedentary life was started in young adults, and this situation has negative effects on psychological factors.
  • Öğe
    Mahkumlarda Hepatit B-C ve HIV Seropozitifliği ve Risk Faktörleri
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Özdemir, Mehmet Emin; Akova, İrem; Gökçek, Hakan; Ceylan, Ahmet
    Amaç: Kayseri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu aile hekimliği birimine Mart-Nisan 2021 tarihlerinde kabulü yapılan mahkumların dosya kayıtlarından hepatit B-C ve İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü (Human Immunodeficiency Virus – HIV) sıklığını ve etkileyen faktörleri araştırmak amaçlanmıştır. Yöntem: Mart-Nisan 2021 tarihinde çeşitli yerlerden Kayseri Kapalı Cezaevine girişi yapılan mahkumların retrospektif olarak tahlil sonuçları taranarak hepatit B-C ve HIV enfeksiyonu oranları çıkarılarak sosyodemografik özelliklerle anlamlılık düzeyleri hesaplanmıştır. Toplam 112 mahkum çalışmaya dahil edilmiştir. SPSS-21 (IBM SPSS Corp; Armonk, NY, ABD) kullanılarak, ki kare testi, tanımlayıcı istatistikler hesaplanmıştır. Kayseri İl Sağlık Müdürlüğü’nden gerekli izinler alınmıştır. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulundan 2021-05/03 karar no ve 26.05.2021 tarih ile etik izin alınmıştır. Bulgular: Çalışmaya toplam 112 mahkum dahil edilmiştir. Mahkumların hepsi erkektir. Mahkumların yaş ortalamaları 32,28±10,668 yıldır. Bütün mahkumların Anti HCV, Anti HIV değerleri negatif bulunmuştur. Mahkumların Anti HBS değer ortalamaları 267,8±386,754’tür. 68 mahkumun Anti HBS değeri pozitif bulunmuştur. 2 mahkumun HbsAg değeri pozitif bulunmuştur (%1,8). Yaşın Anti HBS değerlerine etkisini belirlemek için yapılan Kikare testinde anlamlı bir etkisinin olduğu bulunmuştur (X2:15,557 p:0,0001). Sonuç: Cezaevlerinde bulaşıcı hastalıklara karşı taramaların yapılması ve hastalık tespit edilmeyen kişilere aşıların uygulanması, hastalık tespit edilen kişilerin tedavilerinin yapılması ve başka kişilere bulaştırmaması için eğitimlerin verilmesi önemlidir.
  • Öğe
    Yoğun Bakım Hemşirelerinde Nütrisyonel Farkındalık
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Kurt, Duygu; Paslı Gürdoğan, Eylem
    Amaç: Bu araştırmada yoğun bakım hemşirelerinin nütrisyonel farkındalıklarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı nitelikteki araştırma, Türkiye’nin batı bölgesinde bir ilde bulunan hastanelerin erişkin yoğun bakımlarında çalışan yoğun bakım hemşireleri ile gerçekleştirildi (n=143). Araştırmanın verileri, yoğun bakım hemşirelerinin sosyo-demografik ve mesleki özelliklerini belirlemeye yönelik sorulardan oluşan anket formu, Hemşirelerde Nütrisyonel Değerlendirmenin Önemi, Nütrisyonel Bakıma İlişkin Bilgi Düzeyi ve Algılanan Nütrisyonel Bakım Kalitesini Değerlendirme Ölçeği kullanılarak toplandı. Bulgular: Araştırmaya katılan hemşirelerin yaş ortalaması 29,68±6,50 yıl, %76,9’u kadın ve %68,5’i lisans mezunu, %67,1’i 1-5 yıldır yoğun bakım hemşiresi olarak görev yapmakta, %23,8’i dahili yoğun bakımda çalışmaktadır. Hemşirelerin %58,7’si hizmetiçi eğitimlerde nütrisyon konusuna yer verildiğini %51,7’si çalıştığı kurumda nütrisyon destek ekibinin bulunduğunu, %42,7’si çalıştıkları yoğun bakımda hastaların nütrisyonel değerlendirmesinin hekim tarafından yapıldığını, %61,5’i Nütrisyonel Risk Tarama Formu 2002 nütrisyonel değerlendirme formunu kullandıklarını, %37,1’i yoğun bakımda nütrisyon destek uygulamasına en çok engel olan durumun iş yükü fazlalığı olduğunu bildirmiştir. Hemşirelerin Nütrisyonel Değerlendirmenin Önemine ilişkin puan ortalaması 24,06±3,08; Nütrisyonel Bakıma İlişkin Bilgi Düzeyi puan ortalaması 29,72±3,62 ve Algılanan Nütrisyonel Bakım Kalitesine ilişkin toplam puan ortalaması 30,60±4,25 olarak bulunmuştur. Sonuç: Yoğun bakım hemşirelerinin nütrisyonel değerlendirmeye yönelik olumlu tutumları bulunmakla birlikte nütrisyonel bakıma ilişkin bilgi düzeyleri ve algıladıkları nütrisyonel bakım kaliteleri yeterli değildir. Nütrisyon destek ekibi, nütrisyon hemşiresi ve nütrisyonel değerlendirme ölçüm aracı kullanımı yoğun bakım hemşirelerinin algıladıkları nütrisyonel değerlendirme bakım kalitesini olumlu etkilemektedir.
  • Öğe
    Genel Cerrahi Hemşirelerinin Cerrahi Sonrası Hızlandırılmış İyileşme Protokolü Uygulamalarına İlişkin Değerlendirmeleri
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Gür, Sevgi; Katran, Hamdiye Banu; Arpag, Nurgül; Öztekin, Seher Deniz; Akyüz, Nuray
    Amaç: Bu araştırmanın amacı; genel cerrahi kliniklerinde çalışan hemşirelerin Cerrahi Sonrası Hızlandırılmış İyileşme (Enhanced Recovery After Surgery-ERAS) protokolü uygulamalarına ilişkin değerlendirmelerini belirlemektir. Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel tipteki bu araştırma, genel cerrahi kliniğinde çalışan 258 hemşire ile 20 Mayıs-20 Haziran 2021 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Genel cerrahi kliniklerinde çalışan hemşirelerin sosyo-demografik, mesleki özellikleri ile ERAS protokolleri ve uygulamalarına ilişkin değerlendirmelerini içeren 37 sorudan oluşan veri toplama formu, çevrimiçi olarak hemşirelere iletildi. Veriler, SPSS 25.0 programıyla analiz edildi. Bulgular: Araştırmaya katılan hemşirelerin yaş ortalaması 28,81±7,63 yıl olup, %86’sı (n=222) kadın ve %38’i (n=98) lisans mezunudur. Hemşirelerin %38,8’nin (n=100) ERAS protokolleri hakkında bilgisi olmadığı, %58,9’unun (n=152) ise ERAS protokolüne yönelik herhangi bir eğitim almadığı ve %36,4’ünün (n=94) çalıştığı klinikte ERAS protokollerinin uygulanmadığı belirlendi. Lisansüstü eğitim düzeyine sahip olan (p<0,01) ve ERAS protokollerine ilişkin bilgi sahibi olan hemşirelerin (p<0,001) protokolün ameliyat öncesi, sonrası ve bileşenlerin toplamının uygulanmasına yönelik sorulara doğru yanıt verme oranlarının istatistiksel olarak anlamlı ve yüksek olduğu belirlendi. Çalıştığı hastanedeki hasta-hemşire oranı 1-5 arasında olan (p<0,05) ve ERAS protokollerine ilişkin eğitim alan (p<0,01) hemşirelerin ise ameliyat sonrası bileşenlerin uygulanmasına yönelik sorulara doğru yanıt verme oranlarının istatistiksel olarak anlamlı ve yüksek olduğu bulundu. Sonuç: Lisansüstü eğitim düzeyine sahip ve ERAS protokollerine ilişkin bilgisi olan hemşirelerin ameliyat öncesi ve sonrası uygulamalara ilişkin sorulara doğru yanıt verme oranının yüksek olduğu belirlendi. Çalıştığı hastanede en fazla 5 hastaya bakan ve ERAS protokollerine ilişkin eğitim almış olan hemşirelerin ise ameliyat sonrası uygulamalara yönelik sorulara doğru yanıt verme oranının yüksek olduğu bulundu. Cerrahi hemşirelerinin bilgi düzeyini artırmaya yönelik hemşirelik eğitiminde ve mezuniyet sonrası hizmet içi eğitim programlarında ERAS protokollerine yer verilmesi, cerrahi hemşirelerinin ERAS protokolüne yönelik güncel gelişmeler ile kanıta dayalı rehberleri takip etmeleri ve cerrahi hastasının bakımında disiplinler arası ERAS protokolü uygulamalarının temel alınarak hasta bakımına aktarılması önerilmektedir.
  • Öğe
    Hemşirelerin Kendi Kendine İlaç Kullanma ve Önerme Durumlarının İncelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Sevinç, Ebru; Kırmacı, Merve; Zengin, Neriman; Sezer, Sibel
    Amaç: Araştırma hemşirelerin kendi kendine ilaç kullanma ve ilaç önerme durumlarını belirlemek amacı ile planlanmıştır. Yöntem: Araştırma tanımlayıcı tipte olup evreni İstanbul ilinde yaşayan devlet ve özel hastanede çalışan hemşireler, örneklemi ise araştırmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden 502 hemşire oluşturmuştur. Çalışmanın verileri araştırmacılar tarafından hazırlanan üç bölüm ve 28 sorudan oluşan Google form online anket formu ile toplanmıştır. Veriler SPSS 20.0 programında (Statistical Program for Social Sciences) değerlendirilmiştir. Niteliksel verilerin değerlendirilmesinde sıklık, yüzde, nicel verilerin değerlendirilmesinde standart sapma, medyan değerlerinden yararlanılmış ve gruplar arasındaki farklılıklar Ki kare testi ile incelenmiştir. Bulgular: Çalışmaya katılan hemşirelerin %77,1’inin kendi kendine ilaç kullandıklarını, en fazla analjezik (%78,5) ve vitamin (%34,9) ilaçlarını, baş ağrısı (%77,3), soğuk algınlığı (%42,2) yakınmaları durumunda aldıklarını belirtmişlerdir. Bu ilaçları alma nedeni olarak da benzer sorunları daha önce deneyimleme (%59,0); bilgi sahibi olma (%43,2); ilacı daha önceden kullanma (%27,9) olarak ifade etmişlerdir. İlaç önerme durumlarında hemşirelerin %44,9’u başkalarına ilaç önerisinde bulunduklarını, %55,1’i ilaç önerisinde bulunmadıklarını ifade etmiştir. Hemşirelerin sosyo-demografik değişkenlerine göre, sadece eğitim düzeylerinde anlamlı fark tespit edilmiştir (p<0,05). Lisansüstü eğitim düzeyine sahip hemşirelerin (%86,4); lise (%61,7), ön lisans (%72,4) ve lisans (%81,6) düzeyinde eğitim olan hemşirelerden daha yüksek oranda kendi kendilerine ilaç kullandıkları tespit edilmiştir (p<0,05). Lise mezunu hemşirelerin (%66) ön lisans (%60,2), lisans (49,8) ve lisansüstü (39,8) mezunu hemşirelerden istatistiksel olarak anlamlı oranda daha az ilaç önerdikleri bulunmuştur (p<0,05). Sonuç: Hemşirelerin kendi kendine ilaç kullanma ve önerme durumlarının yüksek olduğu ve hemşirelerin eğitim düzeyinin kendi kendine ilaç kullanma ve önerme durumunu etkilediği saptanmıştır.
  • Öğe
    Sağlık Bilimleri Öğrencilerinin Beslenme Alışkanlıkları ve Obezite Durumu
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Çöl, Başak Gökçe; Elkin, Nurten; Yalçın, Semiha; Nizamlıoğlu, Mustafa; Barut, Abdullah Yüksel; Onur Öztürk, Hande Nur; Kurtuluş, Eda Merve
    Amaç: Bu çalışma Sağlık Bilimleri öğrencilerinin beslenme alışkanlıkları ve obezite durumlarının belirlenmesini amaçlamaktadır. Yöntem: Çalışmada özel bir üniversitenin sağlık bilimlerinde okuyan gönüllü 277 öğrencinin katıldığı, soru sayısı 60 olan literatür taranarak oluşturulmuş beslenme durum değerlendirme anketi uygulanmıştır. Anket sonuçları ve öğrencilerden alınan demografik verilerden boy, ağırlık, vücut yağ yüzdesi ve hesaplanan Beden Kütle İndeksi (BKİ) verileri ile tanımlayıcı istatistikten yararlanılmıştır. Anket verilerinin değerlendirilmesinde ki-kare; Mann Whitney U testlerinden yararlanılmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılan öğrencilerin %67,9’u kadın, %32,1’i erkek olup, katılımcı yaş ortalamaları 21,02±2,13 yıl olarak bulunmuştur. Çalışmada öğrencilerin %29,2’si diyet yaptığını; %78,7’si öğün atladığını beyan etmişlerdir. En sık atlanan öğünün %48,7 ile öğle öğünü olduğu (p=0,001); öğün atlama nedeninin %50,2 ile zaman olmaması olarak (p=0,001) belirlenmiştir. Öğrencilerin BKİ durumları değerlendirildiğinde normal ve hafif şişman öğrencilerin kendilerini obez olarak algılama eğilimde oldukları bulunmuştur (p=0,001). Cinsiyetten bağımsız olarak egzersiz yapma durumu (p=0,028), yemek yeme hızı (p=0,031), kendini hafif şişman görme (p<0,001) ile BKİ arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Sonuç: Yetişkinlikteki alışkanlıkların temelini oluşturan üniversite döneminde yapılan bu çalışmada öğün atlama davranışı ile egzersiz sıklığı, yemek yeme hızı arasında gruplar arası anlamlı fark bulunmuştur. Öğrencilerin normal ve hafif şişman olsalar dahi kendilerini obez olarak görmeleri beden algısını ortaya koyma açısından önemlidir.
  • Öğe
    Batı Marmara Bölgesindeki Bir Üniversite Hastanesinde İnfertilite Tedavisi Gören Kadınların Damgalanma, Stres ve Depresyon Düzeylerinin Belirlenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Aksu, Sevde; Şayan, Özge
    Amaç: Bu çalışma, Batı Marmara bölgesindeki bir üniversite hastanesinde infertilite tedavisi gören kadınlardaki damgalanma, stres ve depresyon düzeylerinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Kesitsel ve tanımlayıcı tipte olan araştırmanın örneklemini Batı Marmara bölgesindeki bir üniversite hastanesinin Doğum ve Kadın Hastalıkları polikliniğine 1 Kasım 2021-31 Aralık 2021 tarihleri arasında infertilite tedavisi için başvuran 181 kadın oluşturmuştur. Veriler; Tanıtıcı Bilgi Formu, İnfertilite Damgalanma (Stigma) Ölçeği, İnfertilite Stres Ölçeği ve Beck Depresyon Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Elde edilen veriler SPSS 25 paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular: Çalışmaya katılan kadınların yaş ortalaması 30,88±5,91 yıl olup %39,2’inin lise mezunu, %61,9’unda primer infertilite, %46,4’ünün infertilite nedeninin kadına ait olduğu, %79’unun tedavi süreci hakkında bilgi aldığı ve %48,1’inin süreç hakkında iyi düşüncede olduğu belirlenmiştir. İnfertilite tedavisi gören kadınların; İnfertilite Damgalanma Ölçeği toplam puan ortalamasının 67,93±22,62; İnfertilite Stres Ölçeği toplam puan ortalamasının 23,30±11,07; Beck Depresyon Ölçeği toplam puan ortalamasının 39,16±11,55 olarak belirlenmiştir. İnfertilite Damgalanma Ölçeği ve İnfertilite Stres Ölçeği alt boyut ve toplam ölçek puanları ile Beck Depresyon Ölçeği toplam puanları arasında pozitif yönde, istatistiksel olarak anlamlı korelasyon bulunmuştur (p<0,05). Buna göre damgalanma arttıkça, infertiliteye bağlı depresyon ve stres arttığı tespit edilmiştir. Sonuç: Çalışma sonucunda infertilite tedavisi gören kadınlarda damgalanma arttıkça, infertiliteye bağlı depresyon ve stres düzeylerinin de arttığı belirlenmiştir.
  • Öğe
    İdiopatik Vertigo Hastalarında Brandt Daroff ve Bakış Stabilizasyon Egzersizlerinin Etkinliğinin Değerlendirilmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Kent, Ali Erman; Karabekiroğlu, Figen
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, tanısı konmuş nörolojik ve otolojik hastalığı olmayan, 3 ay ve daha uzun süredir başdönmesi şikayeti olan bireyler için Brandt Daroff ve bakış stabilizasyon egzersizlerinden oluşturulan vestibüler rehabilitasyon ev programının etkinliğinin değerlendirilmesidir. Yöntem: Çalışmaya baş dönmesi şikayeti olan, otolojik ve nörolojik hastalığı olmayan, 25–45 yaş arası, 13 birey dahil edildi. Baş dönmesinin katılımcıların günlük yaşam aktiviteleri üzerindeki olumsuz etkisi Aktiviteye Özgü Denge Güven Ölçeği (AÖDGÖ) ile değerlendirildi. Kişiye özel vestibüler rehabilitasyon programı, günlük yaşam aktiviteleri sırasında baş dönmesinin artış gösterdiği baş hareketlerinin yönüne göre belirlendi. Brandt-Daroff Egzersizleri ve bakış stabilizasyon egzersizleri ev programı şeklinde verildi. Hastalar 3 hafta sonra ve 3 ay sonra AÖDGÖ ile tekrar değerlendirildi. Sonuçlar karşılaştırıldı. Bulgular: AÖDGÖ skorlarının sonuçlarına göre 3. hafta ile 3. ay değerlendirmeleri arasındaki fark (p<0,001) ve ilk değerlendirme ile 3. ay değerlendirmeleri arasındaki fark (p=0,014) istatistiksel olarak anlamlı bulundu. İlk değerlendirme ile 3 hafta sonraki değerlendirme skorları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,118). Sonuç: Uzun süredir baş dönmesi şikayeti olan bireyler için hazırlanacak vestibüler rehabilitasyon egzersizleri ile günlük yaşam aktiviteleri sırasında baş dönmesinin yaratacağı olumsuzluklar azaltılabilir. Bireylerin günlük yaşam aktivitelerinde iyileşme gözlenebilmesi için vestibüler rehabilitasyon egzersizlerini düzenli olarak yapmaları önerilmelidir.
  • Öğe
    Personality Type and Perceptions of Discrimination in Nursing Students: A Correlational Study
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Ünsal Jafarov, Gülşah; Ferreira Aydoğdu, Ana Luiza; Erişlik, Kubilay
    Aim: This study aimed to determine the personality types and discrimination perception levels of undergraduate nursing students at two private universities in Istanbul, Turkey, and assess whether personality affects perceptions of discrimination. Method: A descriptive, correlational study was conducted. Data were obtained from 172 nursing students who volunteered to participate in the study. ‘The Nurses’ Perceptions of Discrimination Scale’ was used to determine the degree to which the students perceived various behaviors as discriminatory, and the students’ personality types were assessed using the ‘Bortner Rating Scale–Short Form’. The data were collected online on the Internet. The relationship between students’ perceptions of discrimination and their Bortner type A/B personality traits was analyzed using the Mann-Whitney U test. Results: Most of the students were 21-25 years of age (58.1%), female (63.4%), in the first or second year of the nursing program (67.5%), and not working (80.2%). Our results showed that most of the students had type A personality (66.9%) and high perceptions of discrimination (mean=110.83 on a scale of 30 to 150). There was no significant relationship between personality type and discrimination perception levels (p<0.05). Conclusion: This study suggests that nursing students are generally sensitive to discriminatory behaviors in the workplace and during patient care, but Bortner personality type is not a significant factor associated with perceptions of discrimination in nursing students. Studies with larger sample sizes are recommended to further contribute to the literature.
  • Öğe
    Yoğunluk Ayarlı Radyoterapide Hastaya Özel Kalite Kontrol Uygulamalarında Kullanılan Gereçlerin Hata Tespit Yeteneklerinin Karşılaştırılması
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Yedekçi, Fazlı Yağız
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, Yoğunluk Ayarlı Radyoterapi (YART) planlarının hastaya özel kalite kontrolü için kullanılan film, in-vivo elektronik portal görüntüleme cihazları (Electronically Portal Imaging DevicesEPID) ve iki boyutlu (2B) detektörlerin hata tespit yeteneklerini karşılaştırmaktır. Yöntem: Bu çalışmada, Alderson Rando fantom kullanılmıştır. İlk olarak, Alderson Rando fantomun bilgisayarlı tomografi (BT) görüntüleri üzerine glioblastoma (GBM) ve baş-boyun (HN) kanseri tedavisini temsil eden iki tedavi planı oluşturulmuştur. Bu planlar, orijinal planlar olarak adlandırılmıştır. Daha sonra, bilinçli bir şekilde farklı türde hatalar yaratılarak hatalı planlar elde edilmiştir. Film, in-vivo EPID ve 2B detektörler ile tüm planların hastaya özel kalite kontrolleri yapılmıştır. Elde edilen sonuçlar, gamma analizi yöntemi kullanılarak karşılaştırılmıştır. Bulgular: Orijinal planlar tüm yöntemlerde gamma analizi testini geçmiştir. HN radyoterapisi için çok yapraklı kolimatör (ÇYK) hatası, in-vivo EPID dozimetrisi ile tespit edilmiştir. Cihaz kalibrasyonu ile ilgili hatalar, tüm yöntemlerde yakalanmıştır. Ancak fraksiyon dozu, gantri ve kolimator açısına bağlı hatalar, kullanılan yöntemlerle tespit edilememiştir. Sonuç: Hastaya özel kalite kontrol uygulamalarında kullanılan film, 2B dedektörler ve in-vivo EPID dozimetresi arasında hata tespit yetenekleri bakımından belirgin bir fark bulunmamaktadır. Tüm yöntemler, kalibrasyon hatalarını tespit etme konusunda duyarlıdır. ÇYK hatalarının tespiti için in-vivo EPID dozimetrisi ön plana çıkmaktadır. Ancak özellikle gantri ve kolimatöre ait mekanik hatalar, mevcut sistemlerle tespit edilememektedir.
  • Öğe
    Beslenme Dostu Okul Programının Çocukların Beslenme Bilgi Düzeyleri ve Akdeniz Diyet Kalitelerine Etkisi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Onay, Tuba; Uçar, Aslı
    Amaç: Okullar, çocuklara erişim sağlama konusunda evrensel bir ortam oluştururlar ve beslenmeyle ilgili yetersizliklerle mücadelede büyük avantaj sağlarlar. Türkiye’de 2010 yılında “Okullarda Obezite ile Mücadelede Yeterli ve Dengeli Beslenme ve Düzenli Fiziksel Aktivite Alışkanlığının Kazandırılması” başlığı altında “Beslenme Dostu Okullar Programı” hayata geçirilmiştir. Bu çalışmanın amacı, beslenme dostu okul programının çocukların beslenme bilgi düzeyleri ve Akdeniz diyet kalitelerine etkisini değerlendirmektir. Yöntem: Çalışmaya üçü beslenme dostu okul programında yer alan ve dördü beslenme dostu okul programında yer almayan toplam yedi özel okul dahil edilmiştir. Çalışmanın örneklemi her grupta 250 öğrenci olacak şekilde toplam 500 öğrenci olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda öğrencilere genel bilgiler, beslenme bilgi düzeyleri, Akdeniz Diyet Kaliteleri (KIDMED) ve antropometrik ölçümleri içeren anket formu uygulanmıştır. Bulgular: Beslenme dostu olan ve olmayan okullarda okuyan öğrencilerin Beden Kütle İndeksi (BKİ) sınıflandırmaları ve beslenme bilgi düzeyleri arasındaki fark anlamlı değildir (p>0,05). Ancak öğrencilerin Akdeniz diyet kaliteleri (KIDMED) arasındaki fark anlamlıdır (p<0,05). Çalışmada öğrencilerin beslenme bilgi düzeyleri ile Akdeniz diyet kaliteleri arasında beslenme dostu okul programı, sınıf, yaş, ebeveynlerin eğitim düzeyleri ve annelerin çalışma durumları ayrı ayrı modele dahil edildiğinde pozitif yönlü anlamlı ilişki olduğu görülmüştür (p<0,05). Sonuç: Beslenme dostu okul kriterlerinin geliştirilmesi, beslenme dostu okullara yapılan denetimlerin arttırılması, beslenme dostu olmayan okulların teşvik edilmesi, okullarda beslenmeyle ilgili aktivitelerin (beslenme kulübü vb.) ve derslerin arttırılması yönünde politikalar geliştirilmelidir. Beslenme dostu okul programının doğru yöntemlerle geliştirilerek yaygınlaştırılması beslenme bozukluklarını önlemede avantaj sağlayacaktır.
  • Öğe
    The Association between Some Good Mood Foods and Depression
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Simzari, Wida; Özkarabulut, Ayşe Huri; Saeidlou, Sakineh Nouri; Rashidi, Mahruk
    Aim: Depression is a main public health problem and disability worldwide. A bi-directional influence can be between foods and psychological disorders. This study aimed to determine the association between some good mood foods and depression. Method: In this cross-sectional study, 100 undergraduate students and academicians over the age of 18 studying at Istanbul-Turkey universities were included. Demographic characteristics and eating habits were asked, and Beck Depression Scale was used to determine depression status. Results: High intakes of milk, yogurt, meat, egg, fish, walnut, fig, almond, banana, kiwi, pineapple, chocolate, honey, tomato and oyster were associated inversely with depression. There was a significant relationship between fig, kiwi and honey (borderline) and depression. So that the OR (odds ratio) (95% CI) in the low and high consumption category of fig was 0.39 (0.15-0.98) and 0.24 (0.08-0.76) respectively (p<0.05). The higher consumption of kiwi decreases the risk of depression. The ORs (95% CI) of low and high consuming of kiwi were 0.56 (0.19-1.68; p=0.3) and 0.12 (0.03-0.41; p=0.001) respectively. For honey the ORs (95% CI) in low and high consumption categories were 0.42 (0.12-1.46. p=0.17) and 0.32 (0.1-1.02. p=0.05) respectively. Conclusion: It was observed that the frequency of depression decreased in people who consumed high amounts of fruits, vegetables, nuts, legumes, milk and yogurt.
  • Öğe
    Karaciğer Hemanjiomu Tanısında Tc-99m İşaretli Eritrosit Sintigrafisinin SPECT/BT ile Değerlendirilmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2023) Yavuz, Hatice Sümeyye; Öner Tamam, Müge; Özçevik, Halim; Yavuz, Ahmet; Mülazımoğlu, Mehmet
    Amaç: Günümüzde görüntüleme yöntemlerindeki gelişmeyle birlikte karaciğer hemanjiomlarının saptanması da artmıştır. Genellikle asemptomatik olan karaciğer hemanjiomlarının, karaciğerin diğer primer ve metastatik malign tümörlerinden ayırıcı tanısının konulması gerekmektedir. Özellikle boyutu küçük olan ve ana vasküler yapılara yakın olan lezyonların tanısını koymak önemlidir. Bu tip lezyonlar Tc99m işaretli eritrosit sintigrafisi ile doğru olarak tanımlanabilir. Bu çalışmanın amacı karaciğer hemanjiomlarının Tc-99m işaretli eritrosit sintigrafisinin SPECT/BT ile değerlendirilmesi ve tanıya olan katkısını araştırmaktır. Yöntem: Hemanjiom ön tanısı ile kliniğimize gönderilen 36 olgudaki 40 lezyon retrospektif olarak değerlendirildi. Modifiye in vivo yöntemle Tc-99m işaretli eritrosit sintigrafisi yapılan 36 hasta SPECT/BT ile görüntülendi. Hastalar 12-24 aylık klinik bulgu ve diğer görüntüleme yöntemleri (USG, BT ve MRG) ile takip edildi. Yapılan takiplerle lezyonların boyut ve morfolojisinde değişiklikler değerlendirilerek tanıları doğrulandı. Bulgular: SPECT/BT ile görüntülemede 36 olgunun 29’unda aktivite artışı saptandı ve bu olguların hepsi gerçek pozitif olarak değerlendirildi. 7 olguda aktivite tutulumu olmadı. 2 olgu kist hidatik, 4 olgu metastaz (1 kolon kanseri, 3 meme kanseri) olarak belirlendi. 1 olgu ise yanlış negatif olarak saptandı. Bu olguda lezyon boyutu 1 cm idi. Tc-99m işaretli eritrosit sintigrafisi-SPECT/BT ile sensitivite:%100; spesifite: %96,7; pozitif prediktif değer: %100; negatif prediktif değer: % 85,7 ve toplam tanı değeri: %97,3 olarak belirlendi. Ayrıca SPECT/BT’de 9 (%25) olguda lezyonlar ana vasküler yapılara yakın yerleşimli idi. Lezyonların 1’i kalbe, 3’ü vena kava inferiora, 5’i ise büyük hepatik damarlara yakın yerleşimli idi. BT sayesinde radyoaktivite akümülasyonunun olduğu odağın doğru anatomik lokalizasyonu yapılarak hastalara hemanjiom tanısı kondu. Sonuç: Tc-99m işaretli eritrosit sintigrafisi SPECT/BT sayesinde karaciğer hemanjiomlarının tespitinde sensitivitesi, spesifitesi ve doğruluğu yüksek olan, fonksiyonel ve anatomik görüntülemenin bir arada yapılmasını sağlayan noninvaziv bir görüntüleme yöntemidir.