Yüksek Lisans Tezleri

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 1278
  • Öğe
    Özel askeri şirketlerin ulusaşırı faaliyetleri: Afrika örneği
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Çağlan, Sezgin
    The African continent has been struggling with the negative effects of colonialism, which started in the 16th century and ended after the Second World War, until today. While the security problems experienced by the African continent are becoming more challenging with each passing day, the dimensions of these security threats are also differentiating. Perhaps the most prominent issue in the security perception of states in the African continent is the fact that private military companies are the main actors used to ensure stability and security in the region, although their existence and activities are controversial. The aim of this study is to analyse the changes in the classical military intervention and operation methods in the world in the context of the use of private military companies in Africa. In the first part of the study, the general characteristics of private military companies, their roles in the historical process and their legal status are analysed. In the second part of the study, the reasons for the spread of private military companies that play an active role in the field of security and defence and the nature of their activities are examined. The last part of the study provides an evaluation of the security problems in the African continent and the use and effects of private military companies by state governments in Africa in the encounter with these problems.
  • Öğe
    Hastanelerin sosyal medya pazarlamasının hastaların sağlık algısına etkisi: İstanbul ilinde bir araştırma
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Aloma, Claire Laetitia Fernende Nleng
    Günümüzde sağlık sistemleri, hastaneler, çok konumlu sağlayıcılar, tek başına muayenehaneler, ilaçlar, tıbbi cihaz üreticileri, sağlık planları, tüketici markaları ve daha fazlasını içeren hemen hemen her tür sağlık hizmeti bu sektördeki pazarı oluşturmaktadır. Hasta veya yaralı kişilerin sağlık hizmeti alark doktor ve hemşireler tarafından tedavi edilip bakımlarının yapıldığı yer olarak bilinen bu mekânlar hastenlerdir. Sağlık işletmeleri sağladıkları hizmeti almak isteyen tüketicilerini çekmek, onlara sağlık hizmeti yolculuklarında rehberlik etmek ve onları sağlık sistemi, hizmeti veya ürünüyle etkileşimde tutmak için oluşturulmuş bir stratejik destek ve iletişim sürecini sunmak istemektedirler. Dijital çağa bağlı olarak yayğınlaşan internet ağına bağlı olarak meydana gelen sosyal medya sanal topluluklar ve ağlar aracılığıyla bilginin, fikirlerin, ilgi alanlarının ve diğer ifade biçimlerinin oluşturulmasını ve paylaşılmasını kolaylaştıran etkileşimli teknolojilerdir. Metin gönderileri veya yorumlar, dijital fotoğraflar veya videolar ve çevrimiçi etkileşimler yoluyla oluşturulan veriler gibi kullanıcı tarafından oluşturulan içerik, sosyal medyanın can damarını oluşturmaktadır. Sosyal medya, bireyin gerçek veya çevrimiçi topluluklarla bağlantı duygusunu geliştirmeye yardımcı olabilirken etkili bir iletişim aracı da olabilmektedir. Bu kanalın tüketiciler tarafında etkisini keşfeden işletme sahipleri pazarlama stratejilerine bu alanı da eklemişlerdir. Hastaların sağlık hizmeti kalitesine ilişkin algılarını tanımlamak, ölçmek ve bu algıları neyin yönlendirdiğini daha iyi anlamak kritik hale gelmektedir. Sağlık planlarının, hastanelerin, doktorların ve genel olarak sağlık hizmetlerinin bugün hastalar tarafından nasıl görüldüğüne dair genel bir durum belirlemesinin yapılması istenmektedir. Bu çalışma ile işletmelerin sağlık hizmeti sunduğu hastanelere yönelik yaptıkları tanıtımlarda kullandıkları sosyal medya faaliyetlerinin hasta tarafından duyu organları vasıtasıyla fziksel uyarılma olarak belirtilen algının hasta yönüyle nasıl bir etkiye neden olduğu belirlemek amacıyla yapılmaktadır. Bu doğrultuda oluşturulan ankaet formu sonrasında Google Form şeklinde kullanılarak veriler elde edilmiştir. İstanbul ilinde hastane hizmetinden yararlanan sosyal medya kullanıcılarının alğılarına yönelik veriler elde edilmiştir. Toplanan 397 adetlik veri istattistik programlarından SPSS kullanılarak analizleir yapılmıştır. Yapılan Anova ve t testi neticesinde modele göre tasarlanan hipotezleirimizin kabul edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuç neticesinde hastane hizmetleirnin doğru biçimde yapılması ve bunların sosyal medya kullanan tüketiciler açısından olumlu etkisinin meydana gelmesi yönlü yol izlenmesi gerektiğidir. İleride yapılacak çalışmalarda çalışmanın Türkiye geelinde de uygulanması önerilmektedir.
  • Öğe
    COVID-19 geçiren hastaların kan grupları ve işitmeleri arasındaki ilişki
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Hatipoğlu, Şerife Rana
    Koronavirus hastalığı (COVID-19) solunum yoluyla yayılım göstererek tüm dünyayı etkisi altına alan viral bir hastalıktır. Ancak bireylerin bazıları birden çok defa bu hastalığa yakalanırken bazıları hiç yakalanmamıştır. Yapılan çalışmalara bakıldığında kan gruplarının COVID-19'a yakalanma olasılığını etkilediği görülmüştür. Bu çalışmalarda farklı kan gruplarının farklı dirençler gösterdiği görülmüştür. A kan grubuna sahip bireylerin COVID-19'a yakanlanma oranları 0 kan grubuna sahip bireylerin yakalanma oranlarından daha fazladır. COVID-19 farklı birçok semptom göstermiştir. Bunlardan bazıları ateş, öksürük boğaz ağrısı, burun akıntısı, koku ve tat alma duyusu kaybıdır. Bu semptomlarla sınırlı kalmayıp işitme kaybına da yol açtığı yapılan çalışmalarla gözlemlenmiştir. Bu araştırmada farklı kan gruplarına göre bireylerde işitme kaybının oluşup oluşmadığı incelenmiştir. Araştırmaya 4 ana kan grubu (A,B,AB,0) ve pozitif, negatif ayrımı yapılarak toplamda 8 kan grubu olmak üzere her kan grubundan 10'ar kişi, 42 erkek 38 kadın toplamda 80 kişi katılmıştır. Araştırmanın sonucunda farklı kan grupları ile işitme kaybı arasında anlamlı bir farklılık olmadığı gözlenmiştir.(p>0,05)
  • Öğe
    Sigara kullanan ve kullanmayan üniversite öğrencilerinin duygu regülasyon güçlüğünün karşılaştırılması
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Alemdar, Tuğçe
    Bu araştırma sigara kullanan ve kullanmayan üniversite öğrencilerinin duygu regülasyon güçlüğünün karşılaştırılmasını incelemek amacı ile gerçekleştirilmiştir. Belirlenen amaç doğrultusunda araştırma modeli tarama modeli olarak tercih edilmiştir. Araştırma evrenini İstanbul’da öğrenim gören sigara kullanan ve kullanmayan üniversite öğrencileri oluştururken; araştırma örneklemi, İstanbul Gelişim Üniversitesi ve İstanbul Esenyurt Üniversite’sinde öğrenim gören sigara kullanan ve kullanmayan 303’ü kadın, 103’ü erkek olmak üzere 406 gönüllü katılımcıdan oluşmaktadır. Araştırma verilerini elde etmek amacıyla ‘Fagerström Nikotin Bağımlılık Ölçeği’, ‘Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği- Kısa Form (DDGÖ16)’ ve katılımcılara dair bilgiler için araştırmacı tarafından oluşturulan ‘Demografik Bilgiler Ölçeği’ kullanılmıştır. Toplanan veriler NCSS (Number Cruncher Statistical System) 2020 Statistical Software (NCSS LLC, Kaysville, Utah, USA) istatistik programında analiz edilmiştir. Araştırmanın sonunda, sigara kullanan üniversite öğrencilerinin kullanmayan üniversite öğrencilerinden DDGÖ stratejiler alt ölçek puanları anlamlı yüksek olduğu; farkındalık, amaçlar, kabul etmeme, dürtü ve açıklık alt ölçek puanlarının istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermediği sonucu elde edilmiştir. Duygu regülasyon güçlüğü puanlarının yaş değişkeni ile arasında negatif yönlü bir ilişki saptanmıştır. Ayrıca, sigara kullananlarda nikotin bağımlılığı ve duygu regülasyon güçlüğü puanları arasında pozitif yönlü anlamlı ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Development of cleaning cycle for EDs dust removal technique from solar panel
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Al- Azzawi, Faten Jabbar Mahdi
    olar panels play a crucial role in harnessing sunlight to generate electricity, but their efficiency is significantly impacted by many factors. The accumulation of dust on solar panels poses a challenge to energy production efficiency, particularly in regions with high dust rates such as the Middle East. Therefore, implement a PV dust detection system with high accuracy using optimization algorithms like Deep Learning (DL) is essential to enhance module efficiency, reduce maintenance costs, and promote resource conservation. This project introduces a novel approach using DL and image processing to develop a dust detection system for solar panels. Leveraging Convolutional Neural Network (CNN) algorithms, the study aims to fine-tune model parameters for effective dust detection and classification. The overarching goal is to enhance module efficiency, reduce maintenance costs, and optimize resource utilization. The dataset images were cleaned, augmented, and filtered utilizing image processing tools. Then, the dataset was categorized into two classes namely clean, and dusty with training and validation processes of ratio 80% of total images (2049 images), and testing and validating with 20% of total images (513 images) were used for validation and testing processes as (307 images) for validation and (206 images) for testing. Three predefined DL algorithms which are (Inception-v3, VGG-16, and Resnet-50) and the proposed DL that is called Efficient-net were developed and implemented within this work. The proposed Efficient-net outperforms the other three techniques in high accuracy with 87% rather than Inception-v3 with 84%, VGG-16 with 72, and Resnet-50 with 80%.
  • Öğe
    Spor örgütü çalışanlarının psikolojik iyi olma durumları ile izlenim yönetimi davranışları arasındaki ilişki
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Ülvan, Yasemin
    Bu çalışmanın amacı spor hizmet işletmelerinde yönetici, antrenör ve üyelik hizmetleri personeli olarak görev yapan bireylerde psikolojik iyi olma düzeyleri ile izlenim yönetimi davranışları arasındaki ilişkinin değerlendirilmesidir. Diğer bir amacı ise seçilmiş değişkenlerin; cinsiyet, yaş, eğitim, mesleki tecrübe, kurumdaki görev, spor yapma ve hizmet içi eğitim alma durumlarına göre arasındaki farklılıkların incelenmesidir. Araştırma nicel araştırma yöntemlerine göre tasarlanmış olup ilişkisel tarama karşılaştırma modeli tercih edilmiştir. Araştırmanın evrenini İstanbul ilinde kamu ve özel spor işletmelerinde görev yapan çalışanlar oluşturmaktadır. Örneklemini ise kolayda örnekleme yöntemiyle belirlenen (n=289) gönüllü katılımcı oluşturmaktadır. Çalışmada veri toplamak amacıyla, online anket uygulaması şeklinde Google Formlar platformu kullanılmıştır. Katılımcılara kişisel bilgi formu, psikolojik iyi olma ölçeği ve izlenim yönetimi ölçekleri uygulanmıştır. Elde edilen veriler SPSS 22 paket programına girilerek, analizler bu program vasıtasıyla gerçekleşmiştir. Dağılım normalliği belirlenmesinde basıklık ve çarpıklık değerlerinden yararlanılmıştır. Bağımsız iki grup karşılaştırılmasında t-testi, ikiden fazla grup karşılaştırılması için tek yönlü varyans analizi ve Welch istatistiği kullanılmıştır. Çoklu karşılaştırmalar için bonferroni çoklu karşılaştırma testi kullanılmıştır. Elde edilen değerlerin anlamlı olup olmadığının yorumlanmasında 0.05 anlamlılık düzeyi ölçüt olarak kullanılmıştır. Sonuç olarak; Katılımcıların yaş değişkenine göre psikolojik iyi olma ve izlenim yönetimi alt boyutlarında istatistiksel açıdan anlamlı farklılık olmadığı tespit edilmiştir. Cinsiyet değişkenine göre erkeklerin kadınlara göre psikolojik iyi olma ve izlenim yönetimi alt boyutlarından bireysel gelişim, yaşam amaçları ve öz kabul puanlarında istatistiksel açıdan anlamlı farklılık olduğu tespit edilmiştir. Eğitim durumlarına göre spor işletmesi çalışanlarının psikolojik iyi olma düzeyinde istatistiksel açıdan anlamlı farklılık olduğu tespit edilmiştir. Bu durumun lisans ile lise ve dengi ve lisans üstü eğitim düzeyi arasındaki farklılıktan kaynaklandığı görülmektedir. İzlenim yönetimi alt boyutları düzeyinde lise ve dengi ile lisans, Lisansüstü ile ön lisans eğitim düzeyi arasındaki farklılıktan kaynaklandığı görülmektedir. Katılımcıların mesleki tecrübelerine göre psikolojik iyi olma ve izlenim yönetimi alt boyutları düzeyinde anlamlı farklılık olduğu belirlenmiştir. Bu farklılığın psikolojik iyi olma düzeyinde 1-3 ve 4-6 yıl ile 10 yıl ve üzeri arasındaki farklılıktan kaynaklandığı görülmektedir. Mesleki tecrübe değişkenine göre izlenim yönetimi alt boyutları düzeyinde 1-3 yıl ile 7-9 ve 10 yıl üzeri arasındaki farklılıktan kaynaklandığı görülmektedir. Kurumda çalışma yılına göre psikolojik iyi olma ve izlenim yönetimi alt boyutlarında istatistiksel açıdan anlamlı farklılık olmadığı tespit edilmiştir. Spor işletmesi çalışanlarının görevlerine göre psikolojik iyi olma alt boyutlarından özerklik, çevresel hakimiyet, diğerleriyle olumlu ilişkiler, yaşam amaçları ve öz kabul alt boyutlarında antrenör ve yöneticiler arasında, bireysel gelişim alt boyutunda üyelik hizmetleri ve yöneticiler ile antrenörler arasında yapılan istatistiksel analizler sonucunda anlamlı farklılıklar olduğu belirlenmiştir. Hizmet içi eğitim alma durumlarına göre spor işletmesi çalışanlarının psikolojik iyi olma ve izlenim yönetimi alt boyutlarında istatistiksel açıdan anlamlı farklılık olduğu tespit edilmiştir. Bu farklılığın psikolojik iyi olma alt boyutları düzeyinde çevresel hakimiyet, diğerleriyle olumlu ilişkiler, yaşam amaçları, öz kabul, izlenim yönetimi alt boyutları düzeyinde kendini acındırmaya çalışma ile kendini örnek personel göstermeye çalışma alt boyutlarında olduğu tespit edilmiştir. Spor işletmesi çalışanlarının spor yapma durumuna göre psikolojik iyi olma ve izlenim yönetimi alt boyutlarında düzenli spor yapanlar ile hiç spor yapmayanların istatistiksel açıdan anlamlı şekilde farklılaştığı tespit edilmiştir. Spor işletmesi çalışanlarının psikolojik iyi olma ve izlenim yönetimi düzeyleri arasında orta ve zayıf yönde negatif bir ilişki olduğu, çalışanların işletme içerisinde psikolojik iyi olma düzeylerinin arttıkça izlenim yönetimi davranışlarının azaldığı belirlenmiştir.
  • Öğe
    Rekreasyonel spor iyi oluş ile öz-güven ilişkisi: Okçular Tekkesi üzeri bir araştırma
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Sağlam, Şakir
    Yapılan bu araştırmada Okçular Tekkesine gelen bireylerin Rekreasyonel Spor İyi Oluş ile Öz-Güven ilişkisinin yanı sıra cinsiyet, yaş, eğitim durumu, medeni durum, gelir düzeyi, haftada kaç kez rekreasyonel spor faaliyetine katılıyorsunuz? Yeteri kadar boş zamanınız var mı? Değişkenleri açısından incelenmiştir. Çalışmanın amacı doğrultusunda araştırmanın evrenini Okçular Tekkesindeki bireyler meydana getirmektedir. Örneklemi ise basit tesadüfi örnekleme yöntemi ile 402 kişi oluşturmuştur. Bu çalışmada araştırma amacı doğrultusunda nicel araştırma, ilişkisel tarama modeli tercih edilmiştir. Kullanılan örnekleme yöntemi bireylerin hepsinin örneğe katılım ihtimalinin eşit, bununla birlikte tesadüfi olduğu ve araştırma neticelerinin çabuk, basit bir haliyle çıkartılmasını imkan tanıyan basit tesadüfi örnekleme yöntemidir. Google Form yöntemi ile yanıtlanan veriler IBMM SPSS 25 paket programına aktarılarak analizler gerçekleştirilmiştir. Bağımsız örneklem T testi ve Oneway ANOVA analizi uygulanmıştır. Gruplararası farkın belirlenmesi için ise Post-hoc analizi olarak, varyansları homojen olan grupların ikili karşılaştırılmasında kullanılan ikili karşılaştırma testlerinden daha çok tutucu küçük farkları önemli bulan ve varyansları homojen olup örneklem grubu farklı olan gruplara uygulanabilen bir teknik olması ve gruplardaki birey sayıları eşit olmadığında da kullanılabilmesi nedeniyle LSD testinden yararlanılmıştır. Rekreasyonel spor iyi oluş ile öz-güven arasındaki ilişkiyi saptamak için Pearson Korelasyon Analizi yapılmıştır. Sonuçlara göre, Rekreasyonel Spor İyi Oluşa yönelik olarak yaş, gelir düzeyi, haftada kaç gün rekreatif aktiviteye katılım ve yeteri kadar boş zamanın var mı gibi değişkenlere bağlı biçimde dikkate değer farklılıklar gözlenmemiştir. Ancak, cinsiyet, eğitim durumu, kendinizi nasıl hissediyorsunuz? bağlı olarak anlamlı bir farklılık saptanmıştır. Öz-Güvene göre, cinsiyet, eğitim, haftada kaç gün rekreatif etkinliğe katılım gibi değişkenlere bağlı olarak anlamlı farklılıklar gözlenmemiştir. Ancak, çalışma yılı, yaş ve kendinizi nasıl hissediyorsunuz? gibi faktörlere bağlı olarak anlamlı farklılıklar saptanmıştır. Ayrıca, Rekreasyonel Spor İyi Oluş ile Öz-Güven ilişkisinde olumlu şekilde ilişki gözlemlenmiştir. Sonuç olarak eğlence amaçlı spor kaynaklı rekreatif etkinliklere katılımın öz-güven ile olumlu ilişkisi olduğu ve kişilerin katılacakları rekreasyonel aktivitelerin öz-güvenini olumlu yönde arttırabileceği şeklinde açıklanabilir.
  • Öğe
    Sosyal medya ve güzellik algısı: Instagram'da filtre kullanımı
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Kaya, Sıla Tuğçe
    İletişim her dönemde bireyler arasındaki ilişkiyi belirleyici unsur olmuştur. Bireyin kendisine olan yaklaşımında da ait olduğu çevre ile iletişimi etkilidir. Sosyal medyanın yaygınlaşması ile iletişim farklı bir boyut kazanmıştır. Sosyal medya diğer medya mecralarından farklı şekilde büyük bir hızla geniş bir alana yayılmıştır. Kullanıcılar fikirlerini, görüşlerini, beğenilerini ve bilgilerini paylaşabildikleri bir alan yaratmaktadır. Çevrimiçi ve anlık paylaşımların rahatça yapılabilmesi sosyal medyanın en önemli getirilerinden biridir. Ulaşılması zor olan kitlelere ulaşmada, bilgi aktarımını basit ve hızlı bir şekilde yayılmasını sağlayabilmektedir. Zaman içinde sosyal medyayla dönüşüm geçiren iletişim, görünüşümüzle verdiğimiz izlenimleri dahi etkilemeye başlamıştır. Geçmiş dönemlerde çeşitli etkenlerle oluşturulmuş güzellik algısı günümüzde sosyal medya aracılığıyla oluşturulmaktadır. Çeşitli efektler, filtreler, yüz ve vücut formu değiştirici uygulamalar son yıllarda çok popüler bir konuma gelmiştir. İnsanların bu tarz uygulamaları fotoğraflarında kullanmadan paylaşmaması, fotoğraflarını filtre kullanmadan çekmemesi ya da çekilmiş bir fotoğraf üzerinde oynamalar yapmadan kendilerini yeterli bulmamaları sosyal medyanın dönüştürdüğü güzellik algısından kaynaklanmaktadır. Bu araştırma son dönemde yaygınlaşan Instagram'da filtre kullanımının güzellik algısının değişimi ile ilişkisini incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırma bulguları, kullanıcıların görünümlerini kusursuzlaştırma eğiliminde olup, kendilerini gerçekte olduğundan daha güzel göstermeyi tercih ettiklerini ortaya koymaktadır. Bunun nedeni olarak da tanınmış kişilerden etkilenmenin yanı sıra, kendilerini daha özgüvenli hissetme amacı öne çıkmaktadır. Özetle, sosyal medyanın filtreler gibi çeşitli araçlar kullanımına imkân vererek bireylerin güzellik algılarını etkilediklerini söylemek mümkündür.
  • Öğe
    Koklear sinaptopati: VEMP sonuçlarının değerlendirilmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Anbar, Sezai Sacid
    Koklear sinaptopati genellikle gürültü maruziyeti sonucu oluşan sinaptik bir hastalıktır. Gürültünün sadece işitsel sisteme değil, aynı zamanda sakkül başta olmak üzere vestibüler sisteme de zarar verdiği kanıtlanmıştır. Sakkül fonksiyonunu ölçebilen testlerin arasında VEMP testi en sık kullanılan testlerdendir. Bu çalışmanın amacı, koklear sinaptopatili hastalarda olası vestibüler bozuklukların VEMP aracılığı ile değerlendirilmesidir. Çalışmamıza Kastamonu Eğitim ve Araştırma Hastanesi Odyoloji Kliniği'ne gürültüde konuşmayı anlamama şikayeti ile başvuran, koklear sinaptopati tanısı alan hastalar dahil edilmiştir. Bu koklear sinaptopatili hasta grubuna VEMP testi uygulanmıştır. Test uygulanırken supin pozisyondaki hastalardan başlarını test edilen kulağın karşı yönüne çevirip yukarı kaldırmaları istenmiştir. Bu sayede yeterli sternokleidomastoid kasılımı sağlanmıştır. Elde edilen VEMP sonuçları; P1 latans, N1 latans, tepeler arası amplitüd, asimetri oranı, VEMP eşiği, VEMP cevabı varlığı ve VEMP cevabı durumu parametreleri kontrol grubu ile istatistiksel olarak kıyaslanmıştır. Yapılan karşılaştırmalarda gruplar arasında P1 latans, N1 latans, tepeler arası amplitüd, asimetri oranı ve VEMP eşiği parametrelerinde istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır. VEMP cevabı varlığı karşılaştırıldığında, koklear sinaptopati grubunda VEMP cevabı alma oranının önemli ölçüde azaldığı tespit edilmiş ve istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (P=0,034). Gruplar arasında VEMP cevabı durumu kıyaslandığında ise, koklear sinaptopati grubunda VEMP cevabı durumunda anormal VEMP sonuçları oranının arttığı gözlenmiş ve istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (P=0,004). Koklear sinaptopatinin, başta sakküler fonksiyon bozukluğu olmak üzere vestibüler bozuklukluklar için risk faktörü olabileceği ve klinikte çalışan odyologların ve kulak burun ve boğaz uzmanlarının bu bozukluklarının erken tanı ve tedavisi için bilgilendirilmeleri açısından katkıda bulunulacağı düşünülmektedir. Bu amaçla klinikte koklear sinaptopati tanısı alan hastalara VEMP ile veya diğer test bataryaları ile vestibüler bozukluklar için tarama testleri uygulanabileceği, bu sayede vestibüler bozuklukların erken tanı ve tedavisi sağlanabileceği düşünülmektedir.
  • Öğe
    Miyofasyal gevşetme tekniği ve proprioseptif nöromüsküler fasilitasyon tekniğinin maksimal kuvvet ve fiziksel uygunluk parametreleri üzerine etkilerinin karşılaştırılması
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Özgüç, Muhammed Mücahit
    Bu çalışmanın amacı, direnç antrenmanlarından önce uygulanan miyofasyal gevşetme ve proprioseptif nöromüsküler fasilitasyon egzersizlerinin maksimal kuvvet ve fiziksel uygunluk parametreleri üzerine etkilerinin karşılaştırılmasıdır. Araştırma grubunu düzenli olarak egzersiz programlarına devam eden 24 gönüllü erkek birey oluşturmuştur. Katılımcılar SMR grubu (n=8), PNF grubu (n=8) ve kontrol grubu (n=8) olmak üzere üç gruba ayrılmıştır. Katılımcılara vücut kompozisyonlarını değerlendirmek için boy, vücut ağırlığı, vücut yağ oranı testleri ve sportif performanslarını değerlendirmek için bench press ve squat maksimal kuvvet testleri uygulanmıştır. Ön testler sonunda 6 hafta boyunca haftada 3 gün olmak üzere direnç egzersizlerine ek olarak SMR grubuna SMR egzersizleri, PNF grubuna PNF egzersizleri uygulatılırken, kontrol grubu sadece direnç egzersizleri uygulamıştır. Araştırma sonunda yapılan son testlerde elde edilen veriler SPSS 25.0 paket programı kullanılarak değerlendirilmiştir. Kişilerin ön-son test ölçüm skorlarının parametrik ve nonparametrik dağılım durumlarına, dağılım eğrilerine ve çarpıklık-basıklık değerlerine bakılmıştır. Çıkan sonuçlara göre istatistiksel işlem olarak, grupların zaman içerisindeki (ön ve son test) etki oranını belirlemek için iki yönlü tekrarlı ölçüm (Two-way Repeated Anova) analizi kullanılmıştır. Çıkan sonuçlar incelendiğinde uygulanan antrenman metotlarının grup içi ve gruplar arası vücut kompozisyon değerleri üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir (p>0,05). Üst vücut bench press maksimal kuvveti ve alt vücut squat maksimal kuvveti üzerine grup içi değerlerde anlamlı bir farklılık olduğu (p<0,05), gruplar arası tüm değerlerde ise herhangi bir anlamlı farklılık olmadığı (p>0,05) tespit edilmiştir. Uygulanan antrenman metotlarının gruplar içi gelişim gösterici bir etkiye sahip olduğu fakat gruplar arasında belirleyici seviyede anlamlılık göstermediği ifade edilebilir. Sonuç olarak, SMR ve PNF egzersizlerinin direnç antrenmanlarına ek olarak uygulatılması maksimal kuvvet performansı üzerine olumlu etkiler sağladığını göstermektedir.
  • Öğe
    Kaygı bozukluğu olan ergenlerde algılanan ebeveyn kabul-red algısı ile erken dönem uyum bozucu şemalar arasındaki ilişkilerin incelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Açıkgöz, Saliha
    Kaygı bozuklukları yoğun endişe, korku veya gerilim haliyle karakterize, günlük yaşamı kısıtlayıcı bir psikiyatrik rahatsızlıktır. Kişi bu yoğun kaygıları yönetmekte güçlük çekmekte, günlük yaşamında zorlantılarla karşılaşmaktadır. Ülkemizde çocukluk çağı psikopatolojilerinin yaygınlığını belirleme amacıyla yapılan güncel bir çalışmada, çocukluk çağı kaygı bozukluklarının toplumdaki oranının %16.7 olduğu bulunmuştur (Ercan vd., 2019). Kaygı bozukluklarının tedavisinde sıklıkla kullanılan yöntemlerden biri, olumsuz otomatik düşüncelere/çekirdek inançlara ulaşmaktır. Şema terapi ekolüne göre ise çekirdek inançların kökenleri erken dönem yaşam deneyimlerinden gelmektedir. Ekole göre erken dönemde gelişimsel gereksinimlerin sistematik şekilde engellenmesi belirli şemaların kökenini oluşturmaktadır. Dolayısıyla ebeveyn davranışların çocuklar tarafından nasıl algılandığı ve hangi davranışların çocuklar için zedeleyici olduğunu anlamak önem arz etmektedir. Bu çalışmada, kaygı bozukluğu tanısı almış ergenlerde algılanan ebeveyn kabul-red algısı ile erken dönem uyum bozucu şemalar arasındaki ilişkiyi incelenmiştir. Araştırmanın örneklemini yaşları 10-16 arasında değişen, 50'si kadın 13'ü erkek olmak üzere toplam 63 kişi oluşturmaktadır. Araştırmada Bilgilendirilmiş Onam Formu, Demografik Bilgi Formu, 10-16 Yaş Çocuk ve Ergenler İçin Erken Dönem Uyum Bozucu Şema Ölçekler Takımı (ÇEŞÖT) ve Ebeveyn Kabul Red Ölçeği Kısa Form kullanılmıştır. Verilerin analiz edilirken betimleyici analizler, t-test, ANOVA ve pearson korelasyon katsayıları kullanılmıştır. Bulgular, katılımcıların tüm erken dönem uyum bozucu şemaları üzerinde yüksek puanlar elde ettiğini göstermektedir. Ayrıca, algılanan kabul-red algısı ile erken dönem uyum bozucu şemalar arasında çeşitli ilişkiler tespit edilmiş, bu ilişkilerin özellikle "Duygusal Yoksunluk", "Başarısızlık", "Başkalarına Yönelimlilik", "Kendini Onaylamama", "Boyun Eğicilik", "Cezalandırıcılık" boyutları arasında yoğunlaştığı görülmüştür. Sonuçlar, kaygı bozukluğu olan ergenlerin tedavisinde erken dönem uyum bozucu şemalar ile birlikte algılanan ebeveyn reddinin dikkate alınması gerektiği vurgulamaktadır.
  • Öğe
    Soğuk Savaş dönem sonrası ABD ve Türkiye'de kamu diplomasisi uygulamalarının karşılaştırmalı analizi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Onar, Gamze
    Bu çalışma ile ilk olarak Soğuk Savaş Dönem sonrası olan dönem kısıtlanarak kamu diplomasisinin Türkiye'deki yerinin incelenmesi hedeflenmiştir. ABD üzerindeki kamu diplomasisi uygulamalarına değinerek Türkiye'deki uygulamaların karşılaştırılması ve değerlendirilmesi sağlanmıştır. Bu durumun analizini sağlamak için ilk olarak ABD'nin kamu diplomasisi kavramı üzerinde durulmuştur. Literatür üzerindeki bu alandaki kaynaklar incelenmiştir. İkinci aşama olarak Türkiye'nin soğuk savaş dönemi sonrası kamu diplomasisi kavramı ve olgusu üzerine yazılan kitaplar, makaleler ve tezler incelenmiştir. Daha sonra bu incelemeler karşılaştırılarak analiz edilmiştir. Çalışma sonucuna göre Kamu Diplomasisi kavramı ve konusu Türkiye'de Soğuk Savaş Dönemi sonrası daha aktif rol almış olup 2000'li yıllarla beraber literatürde önem kazanmaya başlamıştır.
  • Öğe
    Perceived service quality of service attributes, customer satisfaction and customer loyalty in air transport: The case of air Algeria
    (Istanbul Gelisim University Institute of Graduate Studies, 2024) Hareg, Kenza Nedjoua
    The development opportunity of the major airlines is justified by their passenger traffic potential,and faced with increased competition in this sector ,Air Algeria's air transport is one of the most important aspects of its business,the quality of service that it provides is essential in ensuring that its customers are satisfied and loyal it must in turn take advantage of its strategic position,development progress towards the standards in force at the international level by marketing strategy to increase the customer satisfaction and provide their loyalty. for this the main purpose of this study is to examine perceived service quality of service attributes,customer satisfaction and customer loyalty in air transport specifically for the case of Air Algeria ,defining a clear strategy based on strategic analysis is imperative in this study ,and how the service quality affects customer satisfaction in Air Algeria will be investigated. As data collection instrument the questionnaire is chosen ,it is designed to prevent rational inquires,avoid rejection,false,and avoidable answers to open-ended questions in order to promote inquiry and mathematical analysis .The scope of the research will be the passengers traveling with this company , the analyzes in this research is through three stages : Questionnaire and collecting data ,followed by Validity and Reliability Analysis and correlation and regression analysis .To sum up this analysis will provide us to know how perceived service quality attributes can affect customer satisfaction and their loyalty.
  • Öğe
    Lise öğrencilerinin empati becerileri ile anne baba tutumları arasındaki ilişkinin sosyodemografik özellikler açısından incelenmesi: Bingöl ili örneklemi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Baraç, Selma
    Bu araştırmanın temel amacı; Bingöl İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bağlı ortaöğretim kurumlarına devam eden öğrencilerin empati becerileri ile anne baba tutumlarının sosyodemografik özellikler açısından incelenmesidir. Çalışmanın evrenini 2022-2023 eğitim-öğretim yılında Bingöl İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bağlı ortaöğretim kurumlarına devam eden lise öğrencileri oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise Bingöl İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bağlı liseye devam eden 458 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada ortaöğretim 9,10,11 ve 12. Sınıfa devam eden öğrencilerin yaş, cinsiyet, sınıf, kardeş sayısı, anne babanın eğitim durumu, anne babanın birlikte olma durumu, ailenin gelir düzeyi ve öğrencilerin okul başarı durumları gibi çeşitli demografik değişkenlere öğrencilerin empati becerileri ile anne baba tutumlarının nasıl etki ettiği sorularına cevap aranmıştır. 9,10,11 ve 12. sınıf öğrencileri ile yüz yüze çalışılmıştır. Toplanan tüm verilerin analizi istatistik programlarından SPSS (Statistical Package For Social Sciences) v26.0 ile yapılmıştır. Kullanılan ölçeklerin güvenirliği; Cronbach‟s Alpha katsayısı ile değerlendirilmiştir. Toronto Empati Ölçeği ve Anne-Baba tutum ölçeklerinin demografik verilere göre farklılık gösterip göstermediği anlamlılık testleri ile analiz edilmiştir. Hangi analizin kullanılacağına karar vermeden önce, verilerin normal dağılıma uyup uymadığı Kolmogorov-Smirnov ve Shapiro-Wilk sınamaları ile değerlendirilmiştir. Toronto Empati Ölçeğinin ve Anne-Baba Tutum Ölçeğinin normal dağılıma uyduğu belirlenmiş ve ikili karşılaştırmada Bağımsız Örneklem T testi, One Way ANOVA ve Pearson Momentler Çarpımı korelasyon analiz yöntemleri kullanılmıştır. ANOVA testi sonucunda ortaya çıkan farklılıkların kaynağını tespit etmek amacıyla post hoc testlerinden (Bonferroni, LSD, Games Howel) yararlanılmıştır. Araştırmanın istatistiksel analizleri neticesinde, araştırmaya katılan öğrencilerin 341'i (%74.5) kadın, 117'si (%25.5) erkek olduğu, 102'sinin (22.3) 14 yaşında, 94'ünün (20.5) 15 yaşında, 127'sinin (27.7) 16 yaşında, 98'inin (21.4) 17 yaşında ve 37'sinin (8.1) 18 yaşında olduğu görülmektedir. Empati düzeyinin ( ort : 51,97 ± 7,93) olduğu; Demokratik ABTÖ'nün (ort (x̄) 44,19±6,21) olduğu; Otoriter ABTÖ'nün aritmetik (ort(x̄) 26,42±5.26) olduğu; Koruyucu-İstekçi ABTÖ'nün (ort(x̄) 46,70±7,64) olduğu; Toplam ABTÖ'nün (ort(x̄)117,32±14,52)olduğu görülmüştür. Öğrencilerin Toronto empati ölçeğinin toplamına ilişkin algılarında cinsiyet, yaş, sınıf, okul başarı puanı ve kardeş sayısı değişkenlerine göre anlamlı farklılıklar görülmüştür. Toronto empati ölçeğinden kadın katılımcıların puanlarının erkek katılımcılardan daha yüksek olduğu bulunmuştur(t= 4.994;p=.000 <0.05). Öğrencilerin ABTÖ Demokratik alt boyut puanlarına ilişkin algılarında cinsiyet, sınıf, kardeş sayısı, anne eğitim düzeyi, baba eğitim düzeyi, ebeveynlerin birlikte yaşama durumu ve aile gelir düzeyi değişkenlerinde anlamlı farklılık görülmezken, yaş ve okul başarı puanı değişkenlerinde anlamlı farklılıklar görülmüştür. Buna göre 15 yaş öğrencilerinin algılarının 16 yaş öğrencilerinden yüksek olduğu bulunmuştur (F=3.25; p=.012<.05). Araştırmanın regresyon sonucuna göre, lise öğrencilerinde anne baba tutumlarının empati becerilerine etkisi üzerine kurulan model anlamlı bulunmuştur R2= 0.07 ; p=< 0.004. Bu kapsamda çalışmanın sabit değişkeni demokratik tutum empati becerilerini anlamlı şekilde yordamakta iken, bağımsız değişkenleri otoriter, koruyucu tutum, yaş ve kardeş sayısı değişkenleri anlamlı olarak yordamadığı belirlenmiştir.
  • Öğe
    Comparative studies and analysis of anti-immigration policies via public opinions, political parties and its subsequent prognosis: Case studies: Italy, Germany, Canada and Australia
    (Istanbul Gelisim University Institute of Graduate Studies, 2024) Abhulimen, Faith Omoye
    During the last decades, immigration intolerance has grown over the globe, particularly inside the EU countries. Commonly the United States and other Western countries are opposed to the government adopted anti-immigrant legislation and measures. Also, the Gallup Migrant acceptance Index shows that the tolerance of migrants has decreased worldwide between 2016 and 2019. For instance, the global average score declined from 5.34 in 2016 to 5.21 in 2019 whereas Belgium and Switzerland recorded the sharpest decline in intolerant attitudes. Belgium as the home of the European Parliament recorded a decline of 1.33 points. Moreover, to the Gallup data reveal that Türkiye hosts around 4 million refugees, as part of a deal with the European Union, but the country is the tenth least accepting country for migrant. In this context, the current study aims are to show the rise in anti-immigration policies across the European Union and compare these changes to those of other regions (non-EU). Inductive analysis used for some case studies to investigate the reasons for these sentiments. Online questionnaires, and secondary data were used to empirically portray the hypotheses on a rise in anti-immigration through analysis of public opinions, the rise in far-right parties, and a prognosis of the future. The results of the study show that Germans appeared the most resistant compared to other European states such as Italy, which has a better acceptance rate and immigration policies towards immigrants; out of 200000 applicants it had only accepted less than 39000 while Italy accepted 7193 applications out of over 76000 applicants. Data from Australia's application acceptance rate was acceptance of only 3277 applicants out of 19,148 applications while Canada- the most accepting, with 27282 acceptances with over 11000 reviews out of its 94246 applications during the 2022 world data collection. Empirically results showed that Canada had the most favorable immigration policies with the acceptance rate of 68.5% followed by Germany with 45%, making Australia and Italy the least favorable with 20.5% and 16% respectively. States with favorable policies and acceptance have seen reasonable growth economically as it has had less use of anti-immigration sentiments as a reason to get power.
  • Öğe
    Spor yöneticilerinin iletişim becerileri ile çatışma yönetimi stilleri arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Teke, Erdal Uğur
    Bu çalışmada, Spor yöneticilerinin iletişim becerileri ile çatışma yönetimi stilleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmamızda, nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmamızın evrenini; İstanbul İlinde kamu ve yerel yönetimler adına spor hizmeti veren spor tesisleri oluşturmaktadır. Örneklemini ise, bu tesislerde yönetici kadrolarında görev yapan 51 kadın ve 86 erkek olmak üzere 137 yöneticiden oluşmaktadır. Araştırma kapsamında, veri toplama aracı olarak kişisel bilgi formu, iletişim becerileri ölçeği ve çatışma yönetimi stilleri ölçeği kullanılmıştır. Ölçekler çevrimiçi ortama taşınarak, Spor yöneticilerinin soruları dijital ortamda yanıtlamaları sağlanmıştır. Ölçeklerden elde edilen veriler IBM SPSS 24.0 paket programı kullanılarak analiz yapılmıştır. Araştırmada; dağılım analizi, tanımlayıcı analiz ve parametrik hipotez testlerinden bağımsız örneklem T testi ve Oneway anova analizi uygulanmıştır. Gruplar arası farkın belirlenmesi için ise Post-hoc (LSD) analizi yapılmıştır. Ayrıca iletişim becerileri ölçeği ve çatışma yönetimi stilleri ölçekleri arasındaki ilişkiyi saptamak için Pearson Korelasyon analizi uygulanmıştır. Araştırmamızda; Spor yöneticilerinin iletişim becerileri ölçeği ve alt boyutlarında Yaş değişkeni ile kendini ifade etme boyutu; Maddi durum değişkeni ile kendini ifade etme boyutu; Eğitimi alma değişkeni ile iletişim ilkeleri, etkin dinleme ve iletişim kurmaya isteklilik alt boyutları arasında; Spor yöneticilerinin çatışma yönetimi stilleri ölçeği ve alt boyutlarında Yaş değişkeni ile kaçınma stili; Cinsiyet değişkeni ile yönetici rekabet stili ve işbirliğine uyum stili; Maddi durum değişkeni ile uzlaşma stili; Yöneticilik süresi değişkeni ile yönetici rekabet stili ve işbirliğine uyum stili alt boyutları arasında anlamlı farklılık bulunurken, Spor yöneticilerinin iletişim becerileri ölçeği ve alt boyutlarında, Cinsiyet değişkeni ile ölçeğin tüm alt boyutlarında; Yaş değişkeni ile iletişim ilkeleri, etkin dinleme ve iletişim kurmaya isteklilik; Medeni durun değişkeni ile ölçeğin tüm alt boyutlarında; Eğitim değişkeni ile ölçeğin tüm alt boyutlarında; Maddi durum değişkeni ile iletişim ilkeleri, etkin dinleme ve iletişim kurmaya isteklilik; Kurumda çalışma süresi değişkeni ile ölçeğin tüm alt boyutlarında; Yöneticilik süresi değişkeni ile ölçeğin tüm alt boyutlarında; Eğitimi alma değişkeni ile kendini ifade etme alt boyutları arasında; Spor yöneticilerinin çatışma yönetimi stilleri ölçeği ve alt boyutlarında cinsiyet değişkeni ile ölçeğin uzlaşma stili, kaçınma stili ve uyum stili; yaş değişkeni ile yönetici rekabet stili, uzlaşma stili, uyum stili ve işbirliğine uyum stili; Medeni durun değişkeni ile ölçeğin tüm alt boyutlarında; Eğitim değişkeni ile ölçeğin tüm alt boyutlarında; Maddi durum değişkeni ile yönetici rekabet stili, kaçınma stili, uyum stili ve işbirliğine uyum stili; Kurumda çalışma süresi değişkeni ile ölçeğin tüm alt boyutlarında; Yöneticilik süresi değişkeni ile uzlaşma stili, kaçınma stili ve uyum stili; Eğitimi alma değişkeni ile ölçeğin tüm alt boyutlarında; anlamlı bir farklılık bulunamamıştır. Sonuç olarak; Spor yöneticilerinin iletişim becerileri ile çatışma yönetimi stilleri arasındaki ilişkiyi incelediğimiz çalışmada, Spor yöneticilerinin iletişim becerileri arttıkça çatışmayı yönetme düzeylerinde de artış izlenmiştir. Bu sonuca göre spor yöneticisi adaylarının yaşanan çatışmayı etkin bir biçimde kontrol edebilmesi ve yönetebilmesi için etkili iletişim becerilerine sahip olması gerektiği düşünülmektedir.
  • Öğe
    The effect of interest rate on the inflation in Turkiye for 2001-2023 / Faizin enflasyon üzerindeki etkisi: Türkiye örneği (2001-2023)
    (Istanbul Gelisim University Institute of Graduate Studies, 2024) Al Fahim, Abdulrahman Nabil Hussein
    This research offers a thorough examination of the relationship between interest rates and inflation in the Turkish economy from 2001 to 2023. The investigation was done using monthly data, with the dependent variable being inflation and the independent variables being money supply, real effective exchange rate, and overnight rate. The study uses a thorough unit root test and correlogram analysis to determine whether the variables are stationarity. The Autoregressive Distributed Lag (ARDL) model is used to uncover co-integration relationships between these vital economic parameters, shedding light on their long-term interactions. Furthermore, the model undergoes thorough assessments for validity and stability, ensuring the robustness of its application. The study supports the presence of a long-run equilibrium relationship between the variables based on the Error Correction Model (ECM). The coefficients produced from the ECM demonstrate the positive impact of the Overnight Rate and the lagged CPI on the dependent variable, highlighting their significance.
  • Öğe
    Ege bölgesindeki hidro-meteorolojik kuraklıkların iklim değişikliği tesiri altında incelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Rotbeei, Farzad
    Son yıllarda yıkıcı insan faaliyetlerinin giderek artan sera gazı emisyonu nedeniyle, dünyanın birçok yerinde havanın ısınması ve çok sayıda kuraklık gibi yıkıcı sonuçlarından biri olan yaygın ve hızla artan iklim değişikliklerine tanık oluyoruz. Ne yazık ki Türkiye de bu olumsuz değişikliklerden etkilenmektedir. Bu nedenle, gelecekte yaşanacak kuraklığın miktarını tahmin ederek, insan yaşamı ve diğer canlılar üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmek için gerekli önlemleri düşünmek hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle, bu çalışmada Ege Bölgesi'nde 2100 yılına kadar meteorolojik kuraklık durumunun araştırılmaktadır. Bu amaçla ilk olarak Ege bölgesinden Büyük Menderes, Küçük Menderes ve Gediz havzalarındaki 10 meteoroloji istasyonunun (Çeşme, İzmir, Manisa, Muğla, Nazilli, Seferihisar, Sultanhisar, Selçuk, Uşak, Yatağan) 1985-2014 yılları arasındaki verileri incelenmiştir. Ayrıca, söz konusu bölgenin geçmiş ve gelecekteki meteorolojik davranışı dört iklim modeli (AWI-CM-1-1-MR (Germany), NorESM2-MM (Norway), EC-Earth3-CC (Europe), CNRM-CM6-1-HR (France)) ve iki iklim değişikliği senaryosu (SSP2-4.5 ve SSP5-8.5) kullanılarak incelenmiştir. Sonuç olarak, gelecekteki kurak ayların sayısını tahmin etmek için Standartlaştırılmış Yağış Indeksi (SPI) ve Standatlaşmış Yağış Evapotranpirasyon İndeksi (SPEI) indeksi iki yöntem kullanılmıştır. Her ikisi de günümüzde kabul edilebilir doğrulukta modern ve yaygın yöntemlerdir. SPI ve Standartlaştırılmış Yağış Evapotranspirasyon İndeksi (SPEI) yaygın olarak kullanılan kuraklık indeksleridir. SPI sadece yağış verilerinden elde edilirken, SPEI hem yağış hem de evapotranspirasyon verilerini içerir. SPI geleneksel olarak aylık ölçekte hesaplanırken, SPEI 6 ila 24 ay gibi farklı zaman ölçeklerinde hesaplanabilir. Son çalışmalar, SPEI'nin daha sıcak bir iklimde artan potansiyel evapotranspirasyonu dikkate aldığı için iklim değişikliği altında kuraklık dönemlerini izlemek için daha uygun olabileceğini göstermiştir. Bu sonuçlar yardımıyla gelecekte (2100 yılına kadar), bu bölgenin neredeyse tüm tarih boyunca Türkiye'nin en yağışlı ve nemli bölgelerinden biri olmasına rağmen, şu anda çok sayıda kuraklığa maruz kaldığını ve kısa bir süre geçmesiyle birlikte gelecekte uzun süreli ve şiddetli kuraklıklara doğru hızla ilerleyeceğini göstermektedir. Örneğin tahminlere göre Seferihisar istasyonu (2069-2099) yıllar arsında 250 ay kuraklığa maruz kalacaktır veya Yatağan istasyonu aynı zaman dilimi içinde 200 ay kuraklık yaşaması öngörülmüştür. Aynı koşullarla altında incelenen Çeşme istasyonu 250 yakın kurak ay yaşayacaktır. Bu nedenle Türkiye'nin iklim değişikliği ile mücadelesi için önlemler alması ve bu sorunlarla başa çıkmak için sürdürülebilir politikalar uygulaması önemli olacaktır. Çünkü sağlık, tarım, ekonomi dâhil her boyutta olumsuz etkileyeceği ve yakın gelecekte bölgenin bir kısmını yaşanmaz yerler haline getirebileceği düşünülmektedir.
  • Öğe
    Yetişkin bireylerde başa çıkma tutumlarının Tanrı inancı ve Tanrı algısı ile ilişkisi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Seven, Beyza
    Bu araştırmanın amacı yetişkin bireylerin başa çıkma tutumlarının, Tanrı inancı ve Tanrı algısı ile ilişkisini incelemektir. Bireylerin Tanrı inançlarının ve Tanrı algılarının kullandıkları başa çıkma tutumlarını etkilediği düşünülmektedir. Bu araştırma dijital platformlar üzerinden örneklem grubuna iletilmiştir. Araştırma örneklemi 323 kişiden oluşmaktadır. Örneklem grubuna Başa Çıkma Tutumları Değerlendirme Ölçeği, Tanrı Algısı Ölçeği ve Demografik Bilgi Formu kullanılmıştır. Elde edilen veriler IBM SPSS (Statistical Package for Social Sciensces) 23.0 paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Veri analizinde parametrik ve non-parametrik testler uygulanmıştır. Örneklemin çoğunluğu kadın (%71,5), lisans düzeyinde eğitim seviyesine sahip (%63,2), 21 ila 30 yaş aralığında (60,4), kronik hastalığa sahip olmayan (88,5), bedensel engeli bulunmayan (99,1), psikolojik yardım almayan (%89,5) ve Tanrı'ya inanan (%89,8) bireylerden oluşmaktadır. Bu çalışmanın sonucunda Tanrı algısı ile duygu odaklı başa çıkma tutumları arasında pozitif yönde zayıf düzey ilişki gözlenmiştir. Problem odaklı başa çıkma tutumları ile pozitif yönde çok zayıf düzey ilişki elde edilirken, etkisiz başa çıkma tutumları ile negatif yönde çok zayıf düzeyde ilişki elde edilmiştir. Sonuç olarak Başa çıkma tutumları ile Tanrı inancı ve Tanrı algısı arasında anlamlı bir ilişki gözlenmemiştir.
  • Öğe
    Sağlıkta dönüşüm programı kapsamında hasta ve hasta yakınlarının memnuniyetlerinin incelenmesi: İstanbul ili özel hastaneler örneği
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Uysal, İlker Mete
    Bu araştırma, İstanbul ilinde sağlık hizmeti alan Ayaktan Hasta, Ayaktan Hasta Yakını ve Yatan Hastaların, Sağlık Bakanlığı Sağlıkta Verimlilik, Kalite ve Akreditasyon Dairesi Başkanlığı tarafından oluşturulan hasta deneyim anketlerinden yararlanılarak Sağlıkta Dönüşüm Programı'ndan duyulan memnuniyetin ölçülmesini amaçlamaktadır. Araştırma, 395 örneklem ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın ilk bölümünde, Türkiye'nin sağlık sistemi 100 yıllık bir zaman diliminde incelenmiş ve söz konusu zaman diliminde izlenen politikalar ile yapılan değişiklikler sıralanmıştır. İkinci bölümde, Sağlıkta Dönüşüm Programı üzerine odaklanılarak, 2003 yılından bu yana geçen 20 yıllık süreçte elde edilen sonuçlar incelenmiştir. Programın hedefleri doğrultusunda Sağlık Bakanlığı yapısında uygulanan değişiklikler, genel sağlık sigortası ve sağlıkta teknoloji gibi kavramlar açıklanmıştır. Araştırmanın üçüncü bölümünde, hasta ve hasta yakınlarının memnuniyetini sağlama konusunda yapılan ve yapılması gereken adımlar ele alınmıştır. Sağlık tesislerindeki hizmet iyileştirmeleri ve sağlık personeli ile hasta iletişimi gibi konular vurgulanmıştır. Araştırmanın dördüncü bölümünde, 395 örneklem tarafından yanıtlanan Ayaktan Hasta Yakını Deneyimi Anketi, Ayaktan Hasta Deneyimi Anketi ve Yatan Hasta Deneyimi Anket verileri 'IBM SPSS Statistics 26' programında analiz edilmiştir. Anketleri oluşturan tüm sorular ve yanıtları SPSS programın rakamsal olarak aktarılmıştır. Verilerin analizi için Kruskal-Wallis H. testi ve Mann-Whitney U. testleri kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlar, çalışmanın hipotezlerine ilişkin yorumlarla birlikte sunulmuştur. Ayaktan Hasta Deneyimi Anketine 185 kişi, Ayaktan Hasta Yakını Deneyimi Anketine 95 kişi, Yatan Hasta Deneyimi Anketine 115 kişi ile toplamda 395 kişi katılmıştır. Araştırmaya katılanların %53'ü 98 kişi ile kadın; %47'sinin ise 87 kişi ile erkek olduğu görülmüştür. Ayaktan Hasta Deneyimi Anketinde 17; Ayaktan Hasta Yakını Deneyimi Anketinde 18 ve Yatan Hasta Deneyimi Anketinde 15 soru yöneltilmiştir (Sağlıkta Kalite Standartları Anket Uygulama Rehberi, 2019). Araştırma sonucunda yaş, cinsiyet ve eğitim düzeyinin memnuniyet üzerindeki etkisinde anlamlı farklılık saptanamamışken; sağlık kuruluşunda bekleme sürelerinin, sağlık kuruşunun temizliğinin, doktorlar tarafından hasta ve hasta yakınlarına ayrılan sürenin ve taraflarına sağlanan bilgilendirmelerin memnuniyet üzerinde anlamlı bir farklılık oluşturduğu sonucuna ulaşılmıştır.