IGUSABDER Sayı 10, Nisan 2020 / IGUSABDER Issue 10, April 2020

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 10 / 10
  • Öğe
    İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi (IGUSABDER) Sayı 10, Nisan 2020
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Barut, Abdullah Yüksel
    Merhaba, Ülkemizin, tüm dünyayı etkileyen coronavirus-19 (2019-nCoV) pandemisi nedeni ile olağanüstü günler geçirdiği bir ortamda bu sayımızı süresinde sizlere ulaştırmaya özen gösterdik. Bu olağanüstü günler bir kez daha eğitim-öğrenim ve sağlık ilkelerinin önemini tüm dünyaya anımsattı. Bizler, eğitim sürecini tamamlamış, öğrenim sürecini yaşam boyu sürdürecek bireylerden oluşuyoruz. Bu bağlamda, ilk sayısından başlayarak Dergimizin bugüne kadar yayınlanması sürecinde emeği geçen her bireyi ve tüm sağlık emekçilerini alkışlıyor, kutluyor, saygılarımı sunuyorum. Olağanüstü günlerimiz nedeniyle buruk bir mutlulukla sizlere ulaştığımız 10. sayımızda, sanki bugüne vurgu yapmak için “Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur. Benim, Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar” söyleminde bulunan Mustafa Kemal Atatürk’ün vurguladığı doğrultuda, ilmin ve aklın öncülüğünde Dergimize çalışmalarını gönderen tüm yazarlarımıza, hakemlerimize, yayına hazırlayan tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Sağlık ve mutluluk dolu bir dünya diliyor, saygılarımı sunuyorum. Hoşçakalın. Dr. Öğr. Üyesi A. Yüksel BARUT Editör
  • Öğe
    Metoklopramid Kullanımı Sonrası Gelişen Malign Nöroleptik Sendrom: Olgu Sunumu
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Alkan Çeviker, Sevil; Yıldız, Emel; Yılmaz, Mustafa
    Malign nöroleptik sendrom (MNS), antipsikotik ilaçların nadir görülen bir yan etkisidir. Sendrom, rijidite, titreme, taşikardi, ateş yüksekliği, bilinç değişikliği, otonomik disfonksiyon, yüksek serum kreatinin fosfokinaz (CPK) ve lökositoz ile karakterize olan bir tablodur. Antipsikotik ilaç kullanan hastalarda MNS insidansı %0,02-3 arasında değişir. Etiyolojide antiemetiklerin kullanımı, elektrolit düzensizlikleri (özellikle hipopotasemi), organik beyin sendromu, malnütrisyon da rol oynayabilir. MNS, yaşamı tehdit eden bir durum olup, tanı ve tedavisinde zorluk olabilir. Bu olgu sunumunda, bilinen kronik hastalığı olmayan hastada gelişen tedavisi ve tanısında oldukça zorlandığımız bir malign nöroleptik sendrom olgusunun sunulması amaçlanmıştır.
  • Öğe
    İnsan Hastalıklarında Epigenetiğin Rolüne Klinik Bakış
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Özgür, Emre; Tığlı, Hülya; Tığlı, Hatice
    Son yıllarda sayısı giderek artan çalışmalar, epigenetik değişikliklerin hastalık süreci üzerinde önemli etkilerinin olduğunu ortaya koymaktadır. Bu süreçte teknolojik gelişmelerin de büyük katkıları ile epigenetik bilgi genetiğin ötesine taşınmıştır. Epigenetik konusunda elde edilen yeni bulgular sadece hastalıklarla ilişkili faktörleri daha iyi anlamamızı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda terapötik girişim için yeni kapılar da açmaktadır. Bu derlemede, epigenetik kavramı ve insan hastalıklarında epigenetiğin önemi irdelenmiştir.
  • Öğe
    Görsel Medyanın ve Subliminal Mesajların Çocuk Sağlığı Üzerine Etkileri
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Kanbur, Bahar Nur
    Görsel medya, çocukların yaşamlarında büyük etkiye sahiptir. Çocukların davranışlarını, tutumlarını ve dünya görüşlerini şekillendirmesi sebebiyle sosyalleştirici etkisi en fazla olan araçlardan birisidir. Çocukların yaşamlarını zenginleştirmesi, sağlıksız davranışları değiştirmesi, eğitimi ve bilgiyi yaygınlaştırması, milli ve manevi değerlerin çocuğa kazandırılması, hoşgörüye teşvik etmesi, toplumsal farkları azaltmasını sağlayabilmesi gibi işlevleri bulunmaktadır. Ancak diğer bir açıdan bakıldığında görsel medya çocuğun hayal gücünü sınırlandırır, öğrenme güçlüğüne ve okul başarısında düşmeye neden olur. Şiddet içeren davranışlara teşvik etme, ahlaki değerlerin bozulmasına öncülük etme, sosyal duygusal duyarlılıkları azaltma, anksiyete, depresyon ve intihar davranışları üzerinde kolaylaştırıcı etki yapma, yerel kültürleri baskılama ve yabancılaşmaya katkı sağlama gibi olumsuz etkileri vardır. Televizyon, sinema, internet gibi görsel medya araçlarının içerdiği subliminal mesajlar çocuk üzerinde direkt bir etkiye sahip değildir, ancak dolaylı yoldan bilinçaltını etkileyerek çocukların davranışları üzerinde değişiklik yaratır. Çocukların görsel medya ile geçirdikleri sürenin uzunluğu göz önüne alındığında, çocuklar üzerinde olumsuz kalıcı etkileri olmaktadır. Çocuklar bu konu karşısında savunmasız durumda oldukları için çocuk ve görsel medya ilişkisi üzerinde dikkatle durulması gereken önemli bir konudur. Bu derlemenin amacı, görsel medya araçlarının içerdiği subliminal mesajların çocuk sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini literatür bilgileri ışığında sunmaktır.
  • Öğe
    Pandemic SARS Coronavirus-2 Infections in Humans-COVID-19
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Mustafa, Nasir; Zahoor, Hina; Majoo, Fuzail Mohammed
    The Severe Acute Respiratory Syndrome Coronavirus 2 (SARS-CoV-2) first broke out in Wuhan (China) and subsequently spread worldwide. Coronaviruses (CoVs) primarily cause zoonotic infections in birds and mammals however, in the last few decades have shown to be capable of infecting humans as well. The outbreak of severe acute respiratory syndrome (SARS) in 2003 and more recently, Middle-East respiratory syndrome, (MERS) has demonstrated the lethality of CoVs when they cross the species barrier and infect humans. Coronavirus (CoV) is a large family of viruses that cause afflictions ranging from the common cold to more severe pathologies such as Middle East Respiratory Syndrome (MERS-CoV) and Severe Acute Respiratory Syndrome (SARS-CoV). A novel coronavirus (nCoV) is a new strain that has now been identified in humans. The recognition of a new coronavirus identified in December 2019, named CoVID-19 are common for coronavirus researchers. Detailed investigations found that SARS Coronavirus-2 was initially transmitted from civets to humans and MERS-CoV from dromedary camels to humans. Advances in biology have resulted in a greater understanding of coronavirus, including them to adapt to new environments, trans-species infection and the emergence of new subtypes. New tools of cell and molecular biology have led to an increased understanding of intracellular replication and viral cell biology. Along with the advent of reverse genetic approaches in the past five years; it is now possible to begin to define the determinants of viral replication, trans-species adaptation, and human disease. The most progress has been made on SARS-CoV 2, highlighting specific structural requirements for its functions in the CoV life cycle as well as mechanisms behind its pathogenesis. In this review, we will provide a through insight to the life cycle of CoV, its genetics, replication process and reverse genetic applications to SCoV along with advances in its research. This review aims to establish the current knowledge on CoV-2 by highlighting the recent progress that has been made and comparing it to previous knowledge. We also conclude with a brief discussion on practices to decrease risk factors for transmission and treatment options.
  • Öğe
    İç Hastalıkları Kliniğine Yatışı Yapılan Diyabetes Mellitüs Tanılı Hastaların Birimlerine Göre Maliyet Analizi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Şeker, Ömer; Köroğlu, Mehmet; Okuturlar, Yıldız
    Amaç: Gelişmiş ülkelerde Diyabetes Mellitüs (DM) tanılı hastaların yıllık giderleri değerlendirildiğinde giderlerin hastane yatışı ve tedaviler, komplikasyonların tedavisi, antidiyabetik ilaçlar ve ajanlar, doktor ziyaret ücretleri, hemşirelik ve bakım hizmetleri ve acil servis başvuruları için harcandığı görülmüştür. Bu çalışmada İç Hastalıkları kliniğine yatırılan hastaların maliyet analizleri planlanlanmıştır. Yöntem: Bu çalışmada 01.01.2011-30.09.2014 tarihleri arasında İç Hastalıkları kliniğine yatırılan Tip 1 ve Tip 2 DM tanısı alan hastalar bilgisayar verilerinden taranmıştır. Hastaların yaş, cinsiyet, yatış süreleri, yıllara göre yatış dağılımı, kaç kez yattıkları, sosyal güvenceleri, toplam yatış maliyetleri ve birimlere göre yatış maliyetleri gruplandırılarak kaydedilmiştir. Bulgular: Diyabet tanılı hastaların yıllık giderlerini araştıran birçok çalışma ile birlikte bu çalışma değerlendirdiğimizde giderler içerisinde ilaç harcamalarının ve laboratuvar tetkiklerinin yanı sıra komplikasyonların tanısı ve tedavisinin de önemli yer tuttuğunu tespit edilmiştir. Çalışmada medikal tedavilerin, laboratuvar analizlerinin, yatak ücretlerinin yanında hemodiyaliz giderlerinin ön planda olması beklenildiği gibi hasta grubunda renal komplikasyonların sık görülmesiyle açıklanabilir. Bu çalışma, yurtdışındaki benzer çalışmalarla karşılaştırıldığında hekim vizitlerinin maliyete katkısının oldukça düşük olduğunu saptanmıştır. Sonuç: Tüm elde edilen veriler göz önüne alındığında; giderek daha önemli bir sağlık problemi olan Diyabetes Mellitüs tedavisinde daha başarılı olmak ve maliyeti düşürebilmek amacıyla hastaların hastalık ve komplikasyonları hakkında detaylı bilgilendirilmesinin ve düzenli aralıklarla doktor tarafından takip edilmesinin önemli olduğu kanaatine varılmıştır.
  • Öğe
    Investigation of Home Health Services and Expectations of Patients and Patient Relatives: A Study Case in Bakirkoy District
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Tamer, Gülay
    Aim: The aim of this study is to examine the expectations and demands of patients and their relatives' in-home health care. In the scope of the study, narrow area as the study was being carried out in the Bakirkoy district of Istanbul province. Method: In the scope of the study, questionnaires were distributed to 83 people in Istanbul who were satisfied with home health care services, but 70 people were returned. The analysis was conducted on 70 people. The research is a descriptive survey model. A questionnaire was used as a data collection tool. The questionnaire forms consist of questions about demographic and home health service evaluation scale. Results: When the opinions of the patients and their relatives were evaluated in terms of home care services, the mean values of all expressions in the home health service evaluation questionnaire were over 4. Conclusion: This indicates that patients who are receiving home care services and their relatives have positive perceptions about home care services. The satisfaction of the patients and their relatives are very high for home care services.
  • Öğe
    Tip 1 ve Tip 2 Diyabetli Hastaların Diyabet Tutumlarının Değerlendirilmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Rashidi, Mahruk; Genç, Aslı
    Amaç: Bu çalışma diyabetli hastaların diyabet tutumlarını belirlemek için planlanan tanımlayıcı tipte bir araştırmadır. Yöntem: İstanbul’da bir devlet hastanesinin Endokrinoloji Anabilim Dalı Diyabet Polikliniğinde ayaktan tedavi gören en az ortaokul mezunu 120 diyabetli hasta ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmada veri toplamak için Hasta Tanıtıcı Bilgi Formu ve Diyabet Tutum Ölçeği (DTÖ) kullanılmıştır. Yüz yüze görüşme yöntemi kullanıldı. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikler (aritmetik ortalama± standart sapma, frekans ve yüzde değerleri), t testi, tek yönlü varyans analizi, Kruskall Wallis testi ve Mann Whitney U testi kullanılmıştır. Bulgular: Hastaların 60’ı Tip 1, 60’ı ise Tip 2 diyabetliydi. Hastaların %50’si kadın ve %50’si erkektir. DTÖ toplam puanı 3.85±0.33 olarak bulunmuştur ve bu sonuç hastaların düşük düzeyde pozitif tutum sergilediğini göstermiştir. Hastaların DTÖ alt boyut puanları değerlendirildiğinde ise en iyi pozitif tutumun “Özel Eğitim gereksinimi” alt boyutunda, en zayıf pozitif tutumun ise “Tip 2 Diyabetin Ciddiyeti” alt boyutunda bulunduğu dikkat çekmektedir. Erkek hastaların, Tip 1 diyabetlilerin, ailesinde diyabet hastası olan, medikal tedaviye uyumu iyi olan, diyete uyumu orta derecede olan, egzersiz yapan hastaların daha pozitif tutumlu olduğu bulunmuştur. Sonuç: Tip 1 ve Tip 2 diyabetli hastaların düşük düzeyde pozitif tutum sergilediği, hastaların diyabete karşı tutumlarının tedavi ve bakıma uyumu etkilediği ve bu nedenle negatif tutumları düzeltmek amacıyla düzenli eğitim programlarının düzenlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
  • Öğe
    Term ve Preterm Doğan Bebekler ile Annelerinin Antropometrik Ölçümlerinin Karşılaştırılması
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Pulat Demir, Halime; Bayram, Hatice Merve; Akgöz, Hasan Fatih
    Amaç: Bu çalışma term ve preterm bebekler ile annelerinin antropometrik ölçümlerinin karşılaştırılması amacıyla planlanmış ve yürütülmüştür. Yöntem: Araştırma Kasım 2015- Aralık 2015 tarihleri arasında İstanbul’da özel bir hastanede doğum yapan 120 (60 preterm, 60 term doğum) anne ve bebek ile yapılmıştır. Katılımcıların demografik özellikleri anket formu ile yüz yüze toplanmıştır. Annelerin boy ve ağırlıkları ile bebeklerin boy, ağırlık ve baş çevresi gibi antropometrik ölçümleri standartlara uygun olarak alınmıştır. Veriler, "SPSS 23.00" programı kullanılarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Preterm doğum yapan annelerin %41,7’si 35 yaşından büyük ve %46,7’si lise mezunu olup; çoğu (%66,7) ev hanımıdır. Term doğum yapan annelerin %95’inin, preterm doğum yapan annelerin ise %51,7’sinin doğum öncesi sağlık kontrolüne gittikleri görülmüştür (p<0,001). Term doğum yapan annelerin çoğu (%93,3) bir sağlık problemi yaşamamışken, bu oran preterm doğum yapan annelerde %10’dur ve en sık rastlanan sağlık problemi erken doğum riskidir (p<0,001). Preterm doğum yapan annelerin %36,7’sinin ve term doğum yapan annelerin %16,7’sinin >12 kg ağırlık artışı olduğu; preterm doğum yapan annelerin gebelik öncesi vücut ağırlıkları 65,0±10,2 kg; gebelik sonrası 75,7±11,5 kg; term doğum yapan annelerin ise sırasıyla 56,2±5,4 kg ve 66,4±6,5 kg olarak bulunmuştur (p<0,001). Ayrıca preterm erkek bebeklerin boy uzunlukları 37,3±5,3 cm, vücut ağırlıkları 1.388,±572,82 g ve baş çevresi 27,4±3,5 cm olup; kız bebeklerde bu değerler sırasıyla 39,4±5,1 cm, 1.610,0±576,3 g ve 28,4±3,6 cm’dir. Gebelikte; preterm doğum yapanların %73,3’ü sabah, %65’i öğle, %83,3’ü akşam, term doğum yapanların sırasıyla %100’ü sabah, %96,7’si öğle, %98,3’ü akşam öğününü düzenli tüketmiştir. Sonuç: Term doğum yapanların %68,3’ünün gebelikte 8-12 kg ağırlık artışı olduğu, gebelik öncesi ve sonrası Beden Kütle İndeksi (BKİ) sınıflamasında çoğunun normal aralıkta olduğu görülmüştür. Gebelikte vücut ağırlığı kazanımı ve beslenme düzeni açısından takip bebeğin sağlıklı doğması için önemli olup; düzenli olarak beslenme eğitimi ve ağırlık takibi önemlidir.
  • Öğe
    MCF-7 İnsan Meme Kanseri Hücre Soyunda Doksorubisin Öncesi ve Sonrası GST İzozimlerinin, İlaç Dirençlilik Proteinlerinin ve Apoptotik Etkisinin Araştırılması
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Kaya Koçdoğan, Arzu; Oğuztüzün, Serpil; Güler Şimşek, Gülçin; Türk, Mustafa
    Amaç: Kanser hastalığının tedavisinde karşılaşılan klinik sorunlardan biri hastalara uygulanan kemoterapiye karşı tümör hücrelerinin geliştirdiği dirençtir. Tümör hücrelerinin ilaçlara karşı gösterdiği direncin asıl kaynaklarından biri, ilaçların hücre dışına atılmasını sağlayan membran proteinlerinin en önemli üyelerinden ABC (ATP-binding cassette) taşıyıcı proteinleridir. İlaç dirençlilik proteinlerinin yanında diğer hücre içi proteinlerinde etkin olabileceği bilinmektedir. Bu bağlamda, alkilleyici özellikteki kanser ilaçlarına gelişen dirençte, hücre içi glutatyon ve glutatyon S- konjugatlarının seviyelerinin artmasının rolünün olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada, Michigan Cancer Foundation-7 (MCF-7) meme kanseri hücre hattında Glutatyon S-transferaz (GST) izozimlerinin çoklu ilaç direnç mekanizmasındaki bazı önemli proteinlerin doksorubisin uygulamasıyla ilişkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Bu çalışmada ilaç uygulanmış ve uygulanmamış meme kanserli MCF-7 hücre hattında GST enzim ailesi ve ABC taşıyıcı proteinlerin ekspresyon ifadeleri immünositokimya yöntemiyle incelenmiştir. Bulgular: Bu çalışmada, ilaç uygulanmış hücre hatlarında GSTP1, GSTT1, GSTM1, GSTA1, GSTO1, GSTZ1 ve GSTK1 protein ifadelerinin ilaç uygulanmamış hücrelere oranla daha yüksek olduğu görülmüştür; GSTS1 proteini kontrol ve deney gruplarının ikisinde de tespit edilememiştir. İlaç uygulanmış MCF-7 hücre hattında MRP (Multidrug resistance-associated) 2,3,6,7 protein ifadelerinin ilaç uygulanmamış hücrelere oranla daha fazla olduğu görülmüştür. MDR1 (multidrug resistance protein) ve MRP1 proteinleri izlenememiştir. İlaç uygulanmış meme kanserli MCF-7 hücre hattında Bcl-2, p53, p38, caspase-3 protein ifadelerinin ilaç uygulanmamış hücrelere oranla daha fazla olduğu görülmüştür. Sonuç: ABC süper ailesi üyelerinden MRP 2,3,6 ve 7 ile Faz II enzimleri arasında bulunan GSTP1, GSTT1, GSTM1, GSTA1, GSTO1, GSTZ1 ve GSTK1 izozimlerinin, MCF-7 kanser hücre hattında doksorubisine karşı oluşan ilaç dirençliliğinde rolleri olduğu belirlenmiştir.