IGUSABDER Sayı 12, Aralık 2020 / IGUSABDER Issue 12, December 2020
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi (IGUSABDER) Sayı 12, Aralık 2020(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Barut, Abdullah YükselEditörden - Merhaba, Bu sayımız ile 2020 senesini tamamlamış oluyoruz. Dünyada küresel salgına bağlı yaşanan olumsuzluklar yaşam tarzımızı etkiledi. Tüm olumsuzluklara karşın, bu süreci sizler ile olumlu yönde kullanmaya çalıştık, katkılarınız için teşekkür ediyorum. Dilerim kısa sürede dünyamız normal yaşama döner, bizler de sahip olduklarımızın kıymetini anlamış olarak yaşamımızı sürdürürüz. 10.09.2012 tarihinde yayımlanan Resmi Gazete’de yer alan Kararname ile kurulan Sağlık Bilimleri Yüksekokulumuz, 25.11.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Kararname ile kapatıldı ve Sağlık Bilimleri Fakültesi kuruldu. Yüksekokulumuz, geçirdiği başarılı eğitim-öğretim yılları, Uluslararası akreditasyonu bulunan bölümleri, birçok ilkleri ile Fakülte olmayı hak etmişti ve bu gerçekleşti. Kurulduğu günden, Fakülte olduğu güne kadar geçen süreçte emeği geçen her bireye sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Sizlerin desteği ile Yüksekokul olarak yakaladığımız başarıyı, Fakülte olarak sürdüreceğimize inanıyorum. IGUSABDER’e katkıda bulunan, yazarlara, hakemlere, okurlara, Dergimizin sizlere ulaşmasını sağlayan tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. 2021 yılında sevgi, sağlık, mutluluk, başarı dolu günleriniz olması dileğiyle sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Hoşçakalın. Dr. Öğr. Üyesi A. Yüksel BARUT EditörÖğe Social Impacts of COVID-19: Predicting the Unpredictability(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Qadir, Muhammad Ihsan; Malik, Saif ur Rehman; Kazmi, Aqeel AbbasThis paper aims at making an inquiry into the ongoing societal effects of the COVID-19 focusing on futuristic dimensions in the post-COVID-19 scenario while taking stock of the expected social changes in the world in general and Pakistan in particular. The main thesis of the subject matter is that the cosmic outreach and destructive nature of this menace have introduced a few extraordinary changes in our social lives. Pandemics, since time immemorial have decimated millions of lives and spread grief, gloom and tribulation all around. The occurrence frequency of pandemics has been on the rise since the last century because of increased global integration, exponential growth in population, mass urbanization, increased mobility and excessive exploitation of the environment. Major pandemics endured by humanity are; plague, smallpox, flu or influenza, cholera, tuberculosis, Ebola and few others. All of these pandemics overwhelmed populations socially and economically, hence COVID-19 being accosted globally is hinting at the evolution of the new normal.Öğe Öğretmenlerin Sağlık Okuryazarlığı Düzeylerinin Yükseltilmesi Neden Önemlidir?(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Dost, Ayşe; Üner, ElifSağlık okuryazarlığı, sağlığın korunması ve geliştirilmesi için gerekli olan bilgiye ulaşma, anlama ve bu bilgiyi kullanma konusunda sahip olunan bilişsel ve sosyal bir beceridir. Bilim dünyası tarafından geliştirilen bilgilerin, toplum için anlaşılır bir dil ve ulaşılabilir araçlarla iletilmesi ve bu bilgilerle uygun davranış geliştirmesi stratejik amaçlardan biridir. Ottowa Birinci Sağlığın Geliştirmesi Konferansı’nda, sağlığı geliştirme çalışmalarının yalnızca sağlık sektörünün çabası ile başarılmasının mümkün olmadığı diğer sektörlerinde bu konuda sorumluluk almaları gerektiği belirtilmiştir. Sağlık sektörüne eşlik etmesi beklenen eğitim sektörünün ana kahramanı olan öğretmenlerin, sağlık okuryazarlığı düzeylerinin yükseltilmesi, kendileri ve toplum açısından oldukça önemlidir. Bu kapsamda öğretmenlerin sağlık okuryazarlığı düzeyini yükseltmeye yönelik eğitimlerin verilmesi önem arz etmektedir. Bu derlemede, öğretmenlerin sağlık okuryazarlığı düzeylerinin yükseltilmesinin önemine ilişkin bilgi vermek ve literatür taraması yapılarak öğretmenlerin sağlık okuryazarlığı düzeylerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Öğe Geriatrik Cerrahide Güncel Yaklaşımlar(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Ayan, Fatma Sıla; Dağtekin, TurgayFizyolojik yaşlanmanın biyolojik kayıplar ve atipik hastalık süreçleri adına yarattığı kimi riskler mevcuttur. Bu risklerin yönetilebilmesi adına cerrahi müdahaleler gerekebilmektedir. Geriatrik cerrahide hedefler kişinin sağlıklı ömür uzunluğunu, hayatta kalma süresini ve yaşam kalitesini olabildiğince uzatmaktır. Geriatrik cerrahi öncesinde, sırasında ve sonrasında diğer yaş gruplarında alınan önlemlere ek olarak planlanması gereken tedbirler ve düzenlemelerin güncel yaklaşımlar ve bilimsel kılavuzlar ışığında incelenmesi gerekmektedir.Öğe Yeni Etiketleme Yönetmeliğine Göre Alerjen Gıdalar ve Sağlık Etkileri(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Akay, Ecem; Yılmaz, İlkayGıda alerjileri vücudun bir besine karşı spesifik ve tekrarlanabilir bir bağışıklık tepkisi olduğunda ortaya çıkmasıdır. Besin ögelerinin vücuda alınıp kullanılabilmesinin sonucu olarak insanlar; büyür, gelişir ve sağlıklı bir birey olurlar. Kişilerin; yaşı, cinsiyeti, genetik özellikleri, tıbbi geçmişi ve demografik özellikleri beslenmede etkilidir. Günümüzde, özellikle de sağlık alanında hassaslaşan dengeler düşünüldüğünde, yiyecek içecek hizmeti veren işletmeler; gıda alerjisi veya gıda intoleransı olan kişiler için daha dikkatli organize olmak zorundadır. Bu kapsamda Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği ile tüketicilere yönelik düzenlemeler 1 Ocak 2020 tarihi ile hayata geçmiş, bu tarihten itibaren hazır yemek veren restoran, kantin, okul ve hastane gibi toplu tüketim yerlerindeki gıdalar için alerjen bilgilerin tüketiciye sunulmasının zorunluluğu başlamıştır. Bu çalışmada yeni alerjen yönetmeliği ışığında alerjen maddelerin sağlık etkiler incelenmiş, menü tasarımı ve menüde bildirimleri hakkında bilgi verilmiştir. Literatür taraması için Science Direct, Pubmed, Ulusal Tez Merkezi ve Google Akademik veri tabanları kullanılmış ve araştırma, Ocak 2020 – Mayıs 2020 tarihleri arasında yapılmıştır. Bu derlemenin amacı yeni etiketleme yönetmeliği ile bildirimi zorunlu olan alerjen gıdaların sağlık etkileri hakkında araştırma yapmak bilimsel literatür çerçevesinde alerjenlerin bildirildiği menü tasarımı konusunda bilgi vermektir.Öğe Nedir Bu Tandem Emzirme?(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Göncü Serhatlıoğlu, Seda; Yılmaz, ElifAnne sütü, intrauterin yaşam sonrası dünyaya gelen bebeğin hem fizyolojik hem de sosyal anlamda doyumunu sağlayan en temel besin kaynağıdır. İlk altı ay sadece anne sütü alımı ve emzirmenin iki yaşına kadar devam ettirilmesi Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Amerika Pediatri Akademisi (AAP) gibi birçok kuruluş tarafından önerilmektedir. Günümüzde birçok sebeple ilk altı ay içinde ek gıdaya başlanması ya da emzirmenin sonlandırılması gibi durumlarla karşılaşılmaktadır. Bu sebeplerden biri de laktasyon döneminde annenin yeniden gebe kalmasıdır. Bu durumda gebe kadının bebeğini emzirmeyi sonlandırması gerektiği, emzirdiğinde intrauterin bebeğin gelişemeyeceği ya da meme ucunun uyarılmasıyla artan oksitosinin abortus, erken doğum tehdidi gibi gebelik komplikasyonlarına sebep olabileceği düşünülmektedir. Tandem emzirme, annenin doğum sonrası yeni doğan bebeği ile birlikte, emzirme döneminde olan büyük bebeğini emzirmeye devam etmesidir. Gebelik sürecinde emzirme gibi doğum sonrası her iki bebeğin emzirilmesinin de yeni doğan ve büyük bebek için çeşitli komplikasyonlara neden olacağı düşünülmektedir. Bu derleme tandem emzirme konusunda toplum ve sağlık çalışanlarının bilgi eksikliğini gidermek, konu hakkında bilinç uyandırmak amacıyla yazılmıştır.Öğe Çocukluk Çağı Cinsel İstismarına Maruz Kalan Bireylerle Varoluşçu Sosyal Grup Çalışması(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Çolak, BetülÇocukluk çağı cinsel istismarı çocuğa yönelik kötü muamele türlerinden biridir ve günümüzde hem ulusal hem uluslararası boyutta görünürlüğü giderek artan önemli bir sorundur. Çocukluk döneminde cinsel istismarın çocuk üzerinde tamamen tamir edilemez ancak azaltılabilir kısa ve uzun dönemli olmak üzere etkileri vardır. Bu etkiler bireyin yetişkinlik dönemini de etkileyerek hayatını yönlendirecek derecede önemli olan olumsuz etkilerdir. Sosyal hizmet teori ve uygulamalarında çocuğun cinsel istismarına ilişkin önemli bir bilimsel arka plan vardır. Çocuğun cinsel istismarının anlaşılması ve çözümü için birden fazla bilim alanı ve hizmet biriminin birlikte çalışması gerekmektedir. Sosyoloji, psikoloji, felsefe, sosyal politika bu bilimlerden bazılarına örnektir. Psikoloji bilimi, cinsel istismarın çocuk üzerindeki psikolojik etkilerini sağaltmak ve yetişkinlik döneminde sağlıklı bir yaşam sürdürmesini sağlamak için çalışan bilim dallarından biridir ve sosyal hizmet bilimsel birikimini ve uygulamalarını da beslemektedir. Sosyal hizmet kurum ve kuruluşlarında müracaatçılarla yapılan bireysel ve grup görüşmelerinde, sosyal hizmet bilgisinin yanı sıra eklektik ve interdisipliner yaklaşım kullanılmaktadır. Çocukluk çağı cinsel istismarının yaşam boyu süren etkilerinin sağaltılmasında psikolog ve psikiyatristlerin çalışmalarının yanı sıra sosyal hizmet kurum bakımı sürecinde çocuklara ve kurum bakımı süreci sonrasında yetişkinlik döneminde bireylere sosyal çalışmacılar tarafından da destek sunulmaktadır. Bu makalede, bu destek hizmetlerinden ve sosyal hizmetin mezzo düzey yöntemlerinden biri olan sosyal grup çalışmasında felsefe temelli olan ancak psikolojide de kullanılan Varoluşçu Terapinin sosyal hizmet alanında kullanımına odaklanılmıştır. Bu bağlamda derlemenin amacı, çocukluk çağı cinsel istismar mağduru bireylerle varoluşçu sosyal grup çalışmasının nasıl gerçekleştirileceğini, işlevselliğini ve etkilerini literatür bilgileri ışığında sunmaktır.Öğe İç Hastalıkları Hemşireliği Dersi Klinik Uygulamasında Öğrencilerin Hazırladıkları Bakım Planlarının İncelenmesi(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Efil, SevdaAmaç: Bu çalışma, İç Hastalıkları Hemşireliği dersi klinik uygulamasında öğrencilerin hazırladıkları bakım planlarının incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı tipte olan araştırmanın evrenini bir Sağlık Bilimleri Yüksekokulunda İç Hastalıkları Hemşireliği dersini alan öğrencilerin hazırladığı 320 bakım planı oluşturmaktadır. Örneklemi ise, çalışmaya dâhil edilme kriterlerine uyan 182 bakım planı oluşturmuştur. Veriler “2015-2017 Kuzey Amerika Hemşirelik Tanıları Birliği (NANDA)”, “İç Hastalıkları Hemşireliği Uygulama Öğrenci Eğitim Modülü” ve “İç Hastalıkları Hemşireliği Dersi Bakım Planı Değerlendirme Kriterleri Formu” kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: 13 NANDA alanından 10’nuna yönelik en az bir tane olmak üzere toplam 52 hemşirelik tanısının belirlendiği saptanmıştır. İlk üç sırada belirlenen hemşirelik tanılarının “aktivite intoleransı”, “akut ağrı” ve “uyku örüntüsünde bozulma” olduğu bulunmuştur. Öğrencilerin hemşirelik süreci aşamalarını uygulama durumlarına bakıldığında; tanımlayıcı özellik, ilişkili faktörler, sonuç belirleme ve planlama aşamalarında yeterli olanların daha yüksek olduğu görülmüştür. Sonuç: Fizyolojik sorunlara yönelik bakım planı hazırlamada yeterli olan öğrencilerin çoğunlukta olduğu görülürken, en çok değerlendirme aşamasında sorun yaşadıkları belirlenmiştir.Öğe The Effect of COVID-19 Pandemic on Nursing Students’ Anxiety Levels(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Akman, Özlem; Yıldırım, Dilek; Sarıkaya, AklimeAim: This study aimed to determine the effect of the COVID-19 epidemic on the anxiety levels of nursing students. Method: This research was conducted in a descriptive, correlational and cross-sectional design, and it was completed between April-May 2020. In the study, the data were collected with “Socio-demographic and COVID-19 Pandemic Knowledge and Attitudes of Nursing Students Information Form” and “State and Trait Anxiety Inventory”. The research data were arranged on the internet in the form of a Google survey form and sent to e-mail addresses. Written consent was obtained from the Ministry of Health Scientific Research Board and the Ethics Committee in order to carry out the study. Results: The students’ mean age was 22.61±1.70. It was found that as the level of knowledge about COVID-19 increased, their trait anxiety levels also increased (p=0,004), and as they found the effective hand washing level to be sufficient to prevent coronavirus transmission, their trait anxiety levels decreased (p=0,040). It was observed that both state and trait anxiety scores increased as their anxiety levels about coronavirus transmission increased (p<0,05), and the level of state anxiety rose as the worries about the transmission to family members increased (p=0,005). Conclusion: It was determined that the COVID-19 pandemic increased the anxiety level of nursing students. The study concluded that it would be a good method to provide training to help nursing students, who will become health professionals, in developing their attitudes and knowledge of COVID-19-related anxiety and coping methods used to deal with anxiety. Therefore, it was considered that COVID-19-related training should be provided in courses or scientific activities such as independent seminars and conferences; students should be encouraged to talk about their feelings and thoughts, consultancy services should be provided and this issue should be further investigated using case studies.Öğe Çalışma Hayatındaki Bireylerin Probiyotik Besinler Hakkındaki Bilgi Düzeyi ve Tüketim Durumlarının Belirlenmesi(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Özgül, Aybala Ayça; Bozat, Cansu; Seziş, Merve; Badur, Yasemin; Özcan, Öznur Özge; Sarıyer, Esra Tansu; Çevik, Ekin; Çolak, Hatice; Karahan, MesutAmaç: Son yıllarda yapılan çalışmalar probiyotiklerin sağlık üzerine olan etkilerini göstermekle beraber, bireylerin probiyotik bilgi düzeyi arttıkça tüketimin de arttığı gözlemlenmiştir. Bu çalışmanın amacı, sağlık personellerinin probiyotik besinler hakkında bilgi düzeyi ve tüketim durumlarının belirlenmesidir. Yöntem: Bu çalışma, Aralık 2019 - Mayıs 2020 tarihleri arasında İstanbul İl Sağlık Müdürlüğüne bağlı iki Kamu hastanesinde rastgele seçilen, 18 yaş ve üzeri 25 sağlıklı gönüllü üzerinde yüz yüze anket ile veri toplama yöntemi kullanılarak yapılmıştır. Çalışma, yaş ortalaması 35,9 olan 14 kadın (%56) ve 11 erkek (%44) olmak üzere 25 birey ile tamamlanmıştır. Bulgular: Katılımcıların %96’sı probiyotik terimini bilmektedir. Probiyotik türlerini %60 mayalar, %60 Lactobacilllus türleri, %44 Escherichia türleri, %44 küfler, %8 Bifidobacterium türleri olarak bilmekte %8’i ise bilmemektedir. Tüm katılımcılar tarafından tüketilen probiyotik besin yoğurttur. Katılımcıların %88’i kefir, %60’ı turşu, %52’si boza, %20’si sirke, %20’si kımız tüketmektedir. Katılımcıların %96 her gün probiyotik gıda tüketmektedir. %4 tüketmeyen kısım ise ihtiyaç duymadığından ve doğal olmadığını düşündüğünden tüketmemektedir. Sonuç: Elde edilen veriler göz önüne alındığında, sağlık çalışanlarında probiyotik bilgi düzeyleri ve tüketimlerinin yüksek olduğu görülmüştür. Sağlık üzerine yararlı etkileri kanıtlanmış olan probiyotiklere yönelik farkındalığın ve tüketimin artırılması gerekmektedir. Probiyotik bilgi düzeyi ve tüketimi arasındaki ilişkinin açığa çıkması için daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.Öğe Servikal Sitolojinin Postkoital Kanamada Tanısal Önemi(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Konaç, Ayşe; Barut, Abdullah YükselAmaç: Bu çalışmada postkoital kanama şikâyeti ile gelen hastalarda servikal sitolojinin preinvaziv veya invaziv servikal patolojilerin tespit edilmesindeki güvenilirliğini araştırmak ve aşırı kanama, anormal sitoloji durumlarındaki yönetim şeklini belirlemek amaçlanmıştır. Yöntem: İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne postkoital kanama şikâyeti ile başvuran ve servikal sitoloji ve kolposkopi yapılan 178 hasta retrospektif olarak smear sonucu normal olanlar ve smear sonucu anormal olanlar olarak 2 gruba ayrılmıştır. Bulgular: Biyopsi sonuçları hem gruplar arasında hem de menopozda olup olmamalarına göre karşılaştırıldı. PAP smear için preinvaziv ve invaziv patoloji açısından sensitivite ve spesifisite hesaplanmıştır. Sonuç: Postkoital kanama şikâyeti ile müracaat eden hastalarda gözle görünür bir lezyona sahip olmayan ve smear sonucu negatif olan grupta kolposkopi yapmak anlamlı değildir. Aşırı kanaması olan ya da PAP smear sonucu anormal olan ya da servikste lezyonu olan hastalarda mutlaka kolposkopik muayene ve biyopsi yapılması gerekmektedir.Öğe Sağlıklı Genç Bireylerde Kognitif Görevle Yapılan Egzersizlerin Kognitif Fonksiyonlara, Duygu Durumuna ve Yaşam Kalitesine Etkisi(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Yeniçeri, Fatma Eda; Budak, MirayAmaç: Günümüzde artan teknolojiyle birlikte sağlıklı genç bireylerde, fiziksel aktivite düzeylerindeki azalmadan kaynaklı, kognitif durumlarında bozulma, duygu durumlarında değişiklikler ve yaşam kalitelerinde azalma görülmektedir. Kognitif görevle yapılan egzersizler bireylerin sağlık koşullarını iyileştirmektedir. Bu çalışmanın amacı sağlıklı genç bireylerde kognitif görevle yapılan denge egzersizlerinin, kognitif durum, duygu durumu ve yaşam kalitesine etkilerini incelemektir. Yöntem: Bu çalışmaya dâhil edilme kriterlerini sağlayan 18-30 yaş aralığındaki 50 sağlıklı genç birey dâhil edildi. Bireyler randomize olarak kognitif görevli egzersiz (Grup 1) (n=25) ve sadece egzersiz (Grup 2) (n=25) grubuna ayrıldı. Bireylere günde 1 seans, haftada 3 gün olmak üzere 6 hafta boyunca egzersiz verildi. Grup 1’e aerobik egzersiz ve denge egzersizlerine ilaveten kognitif görev verildi. Grup 2’deki bireylere sadece aerobik egzersiz ve denge egzersizleri yaptırıldı. Bireyler uygulama öncesinde ve bitiminde kognitif durum (Stroop Testi, Sözel Akıcılık Testi, Sayı Menzili Testi), duygu durumu (Depresyon Anksiyete Stres Ölçeği (DASÖ)) ve yaşam kalitesi (Kısa Form 36 (SF-36)) değerlendirildi. Bulgular: Egzersiz sonrası değerlendirmelerde Grup 1’de tüm kognitif testlerde ve SF-36 mental sağlık alt parametresinde, Grup 2’de tüm kognitif testlerde ve DASÖ depresyon alt parametresinde istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p<0,05). Gruplar arası değerlendirmede kognitif testlerden sözel akıcılık testinde ve SF-36 mental sağlık alt parametresinde Grup 1 lehine istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p<0,05). Sonuç: Sağlıklı genç bireylerde, hem sadece egzersiz hem de kognitif görevle yapılan egzersizlerin kognitif fonksiyonlar üzerinde etkili olduğu görüldü. Kognitif görevle yapılan egzersizlerin sağlıklı genç bireylerin kognitif durum ve yaşam kaliteleri üzerinde etkili olduğu sonucuna ulaşıldı. Uygulanan egzersizlerin sağlıklı genç bireylerde özellikle kognisyon ve duygu durumu üzerine etkisinin daha iyi anlaşılabilmesi için, objektif nitelikteki çalışmalara ihtiyaç duyulduğu düşünülmektedir.Öğe In Vitro Koşullarda Farklı İki Nanohibrit Akışkan Kompozitin Derin Class II Kavitelerde Mikrosızıntı Açısından Değerlendirilmesi(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Çetin, AnılAmaç: Mine-sement sınırının altında hazırlanan kavitelerde mikrosızıntı ile mücadele edebilmek oldukça güçtür. Bu nedenle çalışmanın amacı derin class II kavitelerdeki stres ve marginal bölgedeki kapanma problemlerinin çözümüne yönelik son yıllarda sağlanan teknolojik ilerlemelerle geliştirilen nano dolduruculu kompozitlerin akışkan formlarının açık sandviç tekniği ile restore edilen derin kavitelerdeki etkinliğinin incelenmesidir. Yöntem: 60 adet dişe standart meziyo-okluzal (MO), aproksimal kutu (box) şeklinde kaviteler, oklüzo-gingival derinliği mine-sement sınırının 1 mm altında olacak şekilde ve aproksimal kutunun ebatları 2x4x6 mm olacak şekilde açılmıştır. Restorasyonları bitirilen dişler rastgele seçilerek 3 gruba ayrılmıştır (n=20). Grup 1 kontrol grubudur ve kaviteler direkt kompozit (Filtek Z250) uygulaması ile bitirilmiştir. Grup 2 de basamakta Supreme XT Flow, Grup 3 te basamakta Grandio Flow kullanılmış olup, her 3 grubun üst yapıları mikrohibrit kompozit rezin (Filtek Z250) ile restore edilmiştir. Tüm örnekler termo-mekanik yüklemeye maruz bırakılarak yaşlandırılmıştır. Mikrosızıntı tayini bazik fuksin boyasının penetrasyon miktarının stereomikroskop (X40) altında incelenmesi ile yapılarak istatistiksel analize tabi tutulmuştur. Bulgular: Sonuçların değerlendirilmesinde Mann Whitney U Test kullanılmıştır. Her iki nano dolduruculu akışkan kompozitler Supreme XT Flow ve Grandio Flow kontrol grubunda yer alan mikrohibrit rezine istatistiksel olarak anlamlı bir üstünlük sağlayamamışlardır (p>0,05). Ayrıca Supreme ve Grandio materyallerinin mikrosızıntı dereceleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunamamıştır (p>0,05). Sonuç: Nanohibrit akışkan kompozitler kendilerinden beklenen derin class II kavitelerdeki mikrosızıntıyı azaltma konusunda daha üstün özellikler sergileyememiştir.Öğe Farklı Dozlarda Intraperitoneal 5-Fluorouracil Kullanımının Deneysel Intestinal Anastomozların İyileşme Süresi Üzerine Etkileri(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Yardımcı, Veysi HakanAmaç: Kolorektal cerrahinin en önemli komplikasyonu anastomoz ayrılması veya kaçaktır. Lokal ve sistemik pek çok faktörün kolon anastomozlarının iyileşme sürecinde ve anastomoz kaçaklarının oluşmasında etkili olduğu bilinmektedir. Bu faktörlerden bir tanesi de kemoterapidir. Gastrointestinal sistem kanserlerinde başarılı sonuçlar alabilmek için cerrahi yöntem ile kemoterapi ve radyoterapi arasındaki hassas dengeyi bulabilmek şarttır. Yöntem: Çalışmada gastrointestinal sistem (GİS) kanserlerinde en çok kullanılan sitostatik 5-Fluorouracil (5-FU) intraperitoneal uygulanması araştırılmıştır. Bu amaçla 42 adet Wistar Albino cinsi dişi sıçan her biri eşit sayıda denek içeren kontrol grubu (Intraperitoneal NaCl), tek doz 5-Fluorouracil grubu (Intraperitoneal 20 mg/kg/gün 5-FU) ve multipl doz 5-Fluorouracil grubu (Intraperitoneal 20 mg/kg/gün 5-FU 3 gün art arda) olmak üzere üç ana gruba ayrılmıştır. Her ana gruptaki 14 deneğin yarısı 3. günde, diğer yarısı ise 7. günde sakrifiye edilerek alt gruplar elde edilmiştir. 5-FU'in yan etkilerini incelemek amacıyla lökosit ve albümin değerleri araştırılmıştır. Anastomoz iyileşmesinin gruplar arasındaki farklılıklarını değerlendirmek için ise patlama basıncı, hidroksiprolin düzeyi ve histopatolojik parametreler kullanılmıştır. Bulgular: Cerrahi girişim sonrası batın içi yapışıklıklar açısından 5-FU uygulamasının kontrol grubu ile karşılaştırılmasında istatistiksel açıdan anlamlı fark bulunmadı (p> 0,05). Albümin ve lökosit değerlerinde; kontrol gruplarına göre 5-FU kullanılan gruplarda istatistiksel olarak anlamlı düşük sonuçlar elde edildi (p<0,05). Anastomoz iyileşmesinin değerlendirilmesinde patlama basıncı, histopatolojik inceleme sonuçları multipl doz 5-FU kullanılan gruplarda tek doz 5-FU ve kontrol gruplarına göre istatistiksel olarak anlamlı düşük skorlar gösterdi (p<0,05). Sonuç: Erken postoperatif dönemde başlanan multipl olarak verilen yüksek doz intraperitoneal 5-FU tedavisinin anastomoz iyileşmesini geciktirerek negatif etki gösterdiği, buna karşın sınırlı dozlarda uygulanan intraperitoneal 5-FU'in anastomoz iyileşmesi üzerinde hiçbir negatif etki göstermeyip kontrol grupları ile paralel iyileşme gösterdiği yönündedir. Deneysel çalışmadan elde edilen bu veriler ışığında; klinik uygulamada şimdiye kadar korkulan ve geç başlanan kemoterapinin, sınırlı dozlarda erken postoperatif dönemde de kullanım alanı bulabileceği söylenebilir.